Atatürkçü Düşünce Derneği, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, Eğitim-İş, Eğitim-Sen, Genel Sağlık-İş, Tabipler Odası ve Tüm Yerel-Sen üyeleri, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nde, ÇYDD emekçisi 78 yaşındaki Ayşe Çetin'in de katılımıyla ortak bir basın açıklaması yaptı.
8 Mart 1857’de ABD’de 40 bin kadın işçinin, ücretlerinin ve çalışma koşullarının iyileştirilmesi talebiyle başlattığı greve yapılan polis saldırısı sırasında çıkan yangında 129 kadın hayatını kaybetmiştir. Bu olayın ardından, 8 Mart’ın “Dünya Emekçi Kadınlar Günü” olarak tanınması önerisi devrimciler tarafından dile getirilmiş, 1911 yılında yüz binlerce kadın 8 Mart 1857 kurbanlarını anma gösterileri düzenlemiş ve nihayet 1977 yılında Birleşmiş Milletler, 8 Mart’ı “Kadın Hakları İçin Birleşmiş Milletler Günü” ilan etmiştir.
Dünya kadınlarının 48 yıldır böyle özel bir günü olsa da özgür ve eşit birey olma mücadeleleri hâlâ sürmektedir. Kadınlar dünya genelinde bu durumdayken, Türk kadınının hali de ne yazık ki iç açıcı değildir.
Kemalist Aydınlanma Devrimleri ve özellikle 1926 Türk Medeni Kanunu ile kadınlarımız, ailede, eğitimde, siyasette ve çalışma yaşamında çok değerli ve önemli kazanımlar elde etmiş; birçok Avrupa ülkesinden yıllar önce seçme ve seçilme hakkına kavuşmuş; eğitimden sağlığa, adaletten dış politikaya kadar her alanda yer almıştır.
Ancak kadınlarımız, Büyük Atatürk ve laik Cumhuriyet sayesinde elde ettikleri hak ve özgürlükleri, oy kaygısıyla dinî baskılara boyun eğen sağ iktidarların aymazlıkları nedeniyle günümüze yeterince taşıyamamıştır. Hâlbuki tarihin en büyük devrimcisi Atatürk önderliğinde kurulan Cumhuriyet, kadınların eşitlik ve özgürlük mücadelesinin bir simgesidir. Kadınlardan aldığı güçle kurulan ve kadınlara haklarını henüz kuruluş döneminde veren Cumhuriyet, bir kadın devrimidir. Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, “Dünyada hiçbir milletin kadını; ‘Ben Anadolu kadınından daha fazla çalıştım, milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte Anadolu kadını kadar emek verdim’ diyemez.” sözleriyle de Türk kadınının hakkını teslim etmiştir.
Oysa şimdilerde, “Kadın-erkek eşitliği fıtrata terstir.” deniliyor. Nereden nereye?
Laik ve uygar yaşam karşıtı siyasal İslamcılar, Türk kadınına Cumhuriyet’in özgür ve saygın yurttaşları olarak değil; çalışma yaşamından uzaklaştırılıp eve kapatılan, erkeğe ve iktidara mecbur bırakılan bireyler olarak bakmaktadır. Atatürk ilke ve devrimlerinden uzaklaşmanın, Cumhuriyet’in kuruluş ayarlarını terk etmenin, devletimizin hamurundaki namus mayasını eksiltmenin, akıl ve bilim yolunu reddetmenin bedelini, başta kadınlarımız olmak üzere, milletçe çok ağır ödedik ve ödüyoruz.
Güçlü bir kadın dayanışması gerçekleştirmek ve sivil toplum örgütlerinde daha çok yer almak hepimizin görevidir. Yaşam hakkı başta olmak üzere kadınların eğitim hakkından yoksun bırakılmasına, yasal haklarının gasp edilmesine, eşitsiz ücretten siyasetteki eşitsiz temsile kadar her alanda kadının ezilmişliğine “dur” diyebilmek için #HAYIR #HAYIR diyoruz.
Mustafa Kemal Atatürk’ün “Ey kahraman Türk kadını! Sen yerlerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın.” sözü her zaman yol göstericimiz olmalıdır.
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günümüz kutlu olsun