Yeni Gün’den, yeni yılın 2023’ün ilk özel çalışması, yayını... Burdur Belediye Başkanı Ali Orkun Ercengiz, Yeni Gün’e konuştu.

Burdur Belediye Başkanı Ali Orkun Ercengiz'in açıklamalarından pasajlar şöyle;

“Burdur Belediyesi’ni zorlayacak bir borç yükümüz yok”

“Burdur Belediyesi mali disiplini sağlamış önemli altyapı sorunlarını giderebilmek için uzun vadeli borçlanmaları şu anda tamamlamış ve ileri biyolojik atık su arıtma tesisimiz ve içme suyu arıtma yumuşatma tesisimizde ileri biyolojik arıtmayı sisteme soktuk. İçme suyu arıtma tesisimizi de kısa bir zaman içerisinde hizmete sokacağız. Burdur Belediyesi’nin sadece içme suyu şebeke yenileme çalışması için yaptığı ve yaptırdığı bir proje var. İller Bankası şu anda proje maliyetlerinin hesabını çıkartıyor ve kredilendirilebilirse inşallah bunu umut ediyorum sonra da Burdur’umuzun yer altı içme suyu şebekesini yenileyeceğiz. Bundan sonra Burdur’un yer altıyla hiçbir sorunu kalmıyor. Temel altyapı sorunları giderilmiş, kanalizasyonu, içme suyu, atık su arıtması ve hatta Belediyeler Birliği başkanlığımız döneminde katı atık bertaraf tesisimizi de Burdur'umuza kazandırarak çok önemli altyapı sorunlarını gidermiş olduk. Mali tablomuz dediğim gibi uzun vadeli borçlanmalar altyapı sorunlarıyla ilgili olan borçlanmalarımızı zaten yıllık gücümüz ölçüsünde rahat ödeyebileceğimiz bir rakam olarak telaffuz ediyoruz. Onun dışında kısa vadeli, yakın tarihli veya işte çok büyük borç diyebileceğimiz bir borcumuz yok. Kısa bir zaman içerisinde 17 milyon TL’lik kredi kullandık. Bu 17 milyonluk kredinin 10 milyonu asfalt malzemesi için 7 milyonu da iş makinesi alım içindi. Bir greyder ve bir kepçeyi Burdur’umuza kazandırdık. Önümüzdeki günlerde de vatandaşımız o yeni aldığınız, sıfır aldığımız iş makinelerini Burdur Cumhuriyet Meydanı’nda görebilecekler. Kısaca özetlemek gerekirse Burdur Belediyesi’nin mali disiplini sağlanmış durumda. Burdur Belediyesi’ni zorlayacak bir borç yükümüz yok. Dolayısıyla yatırımlarımıza devam edeceğiz.

“Vatandaşımıza sosyal belediyecilik anlamında elimizden gelen neyse yapmaya çalışıyoruz”

Sosyal faaliyetlerde her zaman örnek bir belediyeyiz. Burdur Belediyesi’nin yaptığı sosyal faaliyetler 100 bin nüfus 300-400 milyon bütçeli bir belediye olarak görülmemeli. Vatandaşımıza 2 gönüllü bağışçımızın katkısıyla kazandıracağımız önümüzdeki günlerde hizmete girecek olan kreşlerimiz ve engelli gündüz bakımevi ile vatandaşımızın bu alanda kamu eliyle yapılacak önemli bir hizmeti de Burdur’umuza kazandırıyoruz. 20 bin civarındaki üniversite gencimizin Burdur’da yaşarken, Burdur’da eğitimini devam ettirirken ana kentlerden, büyükşehirlerden herhangi bir eksiğinin olmaması için, onlara bu konuda bir yoksunluk yaşamamaları için yine konserlerimiz, tiyatrolarımız, sinema etkinliklerimiz, sosyal faaliyetlerimiz bu anlamda da devam edecek. Yoksul ve ihtiyaç sahibi yurttaşlarımızı her zaman olduğu gibi merkezine koyduğumuz bir sosyal belediyecilik anlayışıyla koruyup, kollamaya çalışıyoruz. Bir elin verdiğini bir el görmeden bu yıl doğalgaz ve elektrik faturalarına da katkı vererek ki Ramazan şenliklerini iptal edip o fondaki bütçeyi alıp buradaki vatandaşlarımıza aktarmak gibi bir öngörümüz olmuştu. Çünkü doğalgaz ve elektrik fiyatlarının artacağını tahmin ediyorduk. Nitekim beklediğimizden bile çok fazla arttı. Ama biz vatandaşımıza sosyal belediyecilik anlamında elimizden gelen neyse yapmaya çalışıyoruz.

“Burdur Gölü maalesef çığlığına devam ediyor, kaybediyoruz”

Çevre sorunlarında geçmiş dönem Orman ve Su İşleri Bakanı sayın Veysel Eroğlu ile Burdur Gölü kurtarma eylem planları hazırlamıştık. Bu planlarda Burdur Belediyesine düşen görev atık su arıtma tesisinin yenilenmesiydi. Gölle beraber birleştirerek söylüyorum. Biz ödevimimizi yaptık. Yani yaklaşık 140 milyon liralık bir borçlanmayla biz atık su arıtmamızı modernize ettik. Burdur Gölümüze neredeyse yüzde 100 saflıkta şu anda su bırakıyoruz, yüzde 97 saflığa ulaştı. Ayrıca katı atık bertaraf tesisinin şimdi 2014’te göreve geldiğimizde yanılmıyorsam Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndan alınan 3 milyon liralık bir hibe desteğiyle sadece bir membran malzemesinin çöp alanımızda bir bölgeye döşendiğini gördük ve yüzde 60 seviyesindeydi o membran. Biz uygulamayı farklı bir noktaya getirdik. Amacımız sıfır atığa doğru götürmekti. Buna göre bir proses buna göre bir yöntem belirledik. Bu yöntem üzerinden de bugün geldiğimiz noktada bizim katı atık bertaraf tesisimiz ayrıştırma tesisiyle, organik atıktan enerji üretimiyle diğer taraftan geri kalan inorganik malzemeyi de geri dönüşüme göndererek ülke ekonomisine çok önemli bir katkı veren çevreci bir proje olarak kendinden söz ettiren bir tesis oldu. Bu bizim açımızdan da çok önemliydi. Şehrimizde doğalgaz kullanımı yaygınlaştı. Vatandaşımızın kalitesiz kömür kullanmama konusunda zaten zaman zaman denetimlerimizi arttırıyoruz. Suyumuzu temiz tutmaya çalışıyoruz. Ama şu anda en büyük çevre sorunu Burdur Gölü’nün kuruması! Burdur Gölü’nün kurumasının önüne geçilebilmesi de Burdur Gölü’nü besleyen kaynakların bir kısmının Burdur Gölü’ne ulaştırılması ile mümkün. Başka hiçbir alternatifi yok. Yani bu alternatif en doğru alternatif ve yapılması gereken alternatif yöntem. Aksi halde biz günlük yaklaşık 20 bin metreküp deşarjıyla en büyük kaynak olarak artık Burdur ileri biyolojik arıtmadan göle karışan su olarak göreceğiz. Böyle de bir durum var. Burdur Gölü maalesef çığlığına devam ediyor, kaybediyoruz.

“2023 nüfus sayımında 100 bin psikolojik sınırını geçmiş oluruz ve Anadolu şehri olmaya doğru gideriz diye umuyorum”

Burdur gücü birleştiremiyor, birleştiremiyoruz gücümüzü. Oysaki gücümüzü birleştirirsek ekonomilerimizi bankada mevduat olarak tutmak yerine üretime ve ticarete döndürebilsek Burdur belki bir tık daha öteye gidebilir. Ama şöyle de bir sorun var yani Burdur’da bir sanayi yok, sanayi kuruluşları yok küçük ve orta ölçekli diyebileceğimiz işletmeler var. Büyük sanayicilerimiz, iş adamlarımız zaten belli alanlarda iş dallarında faaliyetteler. Tabii böyle olunca bir kısır döngü var burada. İstihdam olmayınca, iş sahası yeterli olmayınca gençlerimiz kentten uzaklaşıyor. İyi üniversiteler bitiren çocuklarımızı Burdur’a geri getiremiyoruz. Bunların hepsi aslında birbiriyle ilintili yani bir yerde bu sarmalı kırsak yavaş yavaş o bence biz sanıyorum bu 2023 nüfus sayımında 100 bin psikolojik sınırını geçmiş oluruz herhalde. İnşallah 100 bini geçtikten sonra da artık yavaş yavaş böyle küçük bir şehir olmaktan çıkıp orta halli bir şehre doğru, Anadolu şehri olmaya doğru gideriz. Üniversite öğrencisinin maalesef ekonomik koşullar nedeniyle esnafa çok büyük katkısı yok. Yerele katkısı yok yerel bir beklenti pandemi ile beraber düşüşe geçmişti hatta pandemi de sıfırlanmıştı öğrenci beklentisi. Şimdi bu yıldan çok umutluydu esnafımız ancak gördüğüm, gözlemlediğim kadarıyla birkaç işletme dalı hariç onun dışındaki işletmelerin öğrenciden çok da pay alabildiğini gözlemlemiyoruz yani alamıyorlar arkadaşlarımız ve kendi beyanları da bu yönde yani öğrenciden beklediklerini bulamadıklarını ifade ediyorlar. Tabi öğrenciler bizim çocuklarımız, onları da ekonomik anlamda koruyup kollamak da aslında bir vatandaşlık görevi. Biz esnaf arkadaşlarımızın vicdanlı olduğunu zaten biliyoruz ama alışveriş yaparken de ya öğrenciye daha farklı bakmasını ben özellikle isterim.

“Ekonomi, 2023 seçimlerinde çok belirleyici olacak”

Millet İttifakı 5’i sağ 1’i sol partilerin bir araya geldiği aslında Türkiye’de çok da böyle alışık olmadığımız bir durum. Burada genel başkanımız sayın Kemal Kılıçdaroğlu başta olmak üzere diğer genel başkanları bir ortak akılda buluşma iklimi yaşadıkları veya işte bunu yapabildikleri için bence kutlamak lazım, tebrik etmek lazım. Çünkü her biri kendi siyasi arka bahçesine, seçmenine, kendini destekleyenlere o masada oturma karşılığı birtakım hesaplar vermek zorunda. Yani çok kolay şeyler değil bunlar. Çünkü Türkiye’de siyaset özellikle 50+1’den sonra koalisyonlar sandıktan önce yapılmaya başladı. Eskiden sandıklar açıldıktan sonra oy oranlarına göre hükümet kurabilme yetkisi sandığın sonucuna göre belirlenirdi. Şimdi hükümet kurma yetkisi daha sandık başlamadan alınmaya çalışılıyor. Yani koalisyonlarla yönetmenin aslında Türkiye’ye hep zarar verdiğini düşünenlerin fikrinin aksine tam da şu anda daha büyük ve zorlu koalisyonlara gidiliyor Türkiye'de. Özetle şunu söylemek istiyorum 50+1’i bulmak olmak çok kolay değil. Bu nedenle de altılı masa bu özveriyi tüm siyasi partiler kendi arka bahçelerine rağmen vererek götürmeye çalışıyor. Çünkü seçmen beklentisi zaman zaman farklılaşabiliyor. Bu anlamda da büyük bir ihtimalle Cumhurbaşkanı adayı belirlendikten sonra zaten ilkeler üzerinde anlaşılmış bir masa sadece belki hani Cumhurbaşkanı adayını belirleyinceye kadar bu belirsizlik devam edecekmiş gibi gözüküyor. Aday belirlendikten sonra altılı masa daha farklı bir yol izleyecektir. Türkiye siyasetine gelince Türkiye siyasetinin gündemi bence en öncelikli konu ekonomi. Yani ekonomi çok belirleyici. Yurttaş akşam evde alması gereken gıdayı alamazsa, çocuğunun cebine harçlık koyamazsa, doğalgazını, elektriğini gönlünce kullanamazsa ya da arabası var deposuna benzin koyup gezemezse elbette vatandaş sonunda fatura kesecek yer arayacaktır. Adalet ve Kalkınma Partisi’nin 20 yıllık Türkiye iktidarında mutlaka iyi şeyler yaptığını kabulleniriz, bunda bir itirazımız yoktur. Çünkü 20 yıl ülkeyi yöneten ve vatandaşın tercihi olan bir siyasi parti elbette doğru şeyler yapmıştır. Ama bu dönem bazı şeylerin doğru gitmediğini görüyoruz, gözlemliyoruz. Çünkü enflasyon sarmalına Türkiye yeniden girdi. Türkiye’nin enflasyon sarmalından çıkabilmesi sebep sonuç ilişkilerini doğru değerlendirerek başımızdan atabileceğimiz bir bela. Aksi halde biz önyargılarla, birtakım ezberlerle enflasyonu düşürme şansımız yok. Tüm dünya devletleri pandemi sonrası azalan arzı artan talebi dengeleyebilmek için, ekonomilerini canlı tutabilmek için tüm dünyada aslında sıkıntı yaşanırken güçlü ülkeler dahi faiz artırımına gitti. Biz faizi düşürmeye çalışıyoruz ancak piyasanın reel faizi bizim tabela faizlerimizden çok farklı. Hal böyle olunca da vatandaş şu anda mesela konut kredisi kullanamıyor. Vatandaş taşıt kredisi kullanmakta zorlanıyor. Çünkü rakamlar çok arttı ve bence ekonomi çok belirleyici olacak bu 2023 seçimin. Şimdi asgari ücrete yapılan zam artış özellikle yüzde 45’i asgari ücretle geçinmekte olan bir ülke için asgari ücretliyi koruyup kollamak bence doğru bir karardır. Ama asgari ücretliyi koruyup kollayım düşüncesi içerisinde eğer başka hesapları yapmazsak çok değil en geç mart ayında o askeri ücret pul olacaktır. Yani asıl olan rakamı değil paranın alım gücüdür. Siz bugün 8 bin 500 lirayla sokağa çıktığınız zaman 1 ay boyunca neleri satın alabilirsiniz buna bakmak lazım. Bugün evi kira olan 2 çocuklu ve eşi çalışmayan bir asgari ücretlinin durumu oldukça zor. Allah kolaylık versin asgari ücretlilere. Tabii bu artan asgari ücret maliyetleri ile beraber işveren açısından da sıkıntılı günler kapıda. Dolayısıyla zaten bu sarmal biraz önce ifade ettiğim gibi bu sarmala girildikten sonra daha asgari ücret asgari ücretlinin cebine girmeden raflarda fiyat artışları başladı. Çünkü işçi çalıştıran işveren bu maliyetlerde elbette ticaretinin içerisine dahil etmek zorunda.

“Türkiye’nin artık daha fazla gergin bir ortamı yaşamamasını arzu ediyorum”

2023’te ben genel seçimlerin ve Cumhurbaşkanlığı seçiminin öncelikle çok iyi bir iklimde gitmesini arzuluyorum.  Yani Türkiye’nin artık daha fazla gergin bir ortamı yaşamamasını arzu ediyorum. Türkiye artık bu gerginliklerden çok yoruldu. Siyasetin takım tutma fanatizmine getirilmiş olması siyasetin bu fanatizme getirilmiş olmasından yani bir siyasetçi olarak dahi ben memnun değilim. Ki sokaktaki insan artık siyasetle ilgilenmiyor bile. Yani vatandaşı bıktırdı siyaset kurumu. Onun için siyaseti insan için yaptığımızı unutmadan en başta insana bir güven vermeliyiz, insana huzur vermeliyiz, insanımıza politika yapanların oralarda kavga etmek için birbirlerinin kaşını gözünü çıkarmak için değil de yurdum insanına hizmet etmek için var olduğunu hissettirmeliyiz. Bunu da samimiyetle göstermeliyiz. Aksi halde vatandaş artık zaten siyasetçiye kurum olarak güvenini yitirmiş kurumsal olarak siyaset kurumuna güvenini yitirmiş. Yargı son dönemde kararlarıyla zaman zaman tartışılıyor. Yargının bence namuslu yargıçları, savcıları adalet çalışanlarını rahat bırakalım. Yani hakikaten elinde tuttuğu adalet terazisini bu dünyanın öbür dünyasını da düşünerek kaldırdığını bizler biliyoruz, böyle de olması gerektiğine inanıyoruz. Siyaset kurumları yargıya çok dahil olmamalı yani siyaset çok oraya gitmemeli. En büyük beklentim ekonomi normalleşebilir mi 2023’te bilmiyorum ama 2023’ün ilk 6 ayında tabii eğer zamanında yapılacaksa seçim ilk 6 ayında doğal olarak mevcut iktidar vaatlerde bulunacak ve icraatlar da bulunacak. Ülkeyi yönetmeye aday olan altılı masa bileşenleri de vaatlerinde el yükseltecek, daha fazla vaatte bulunacak. Dolayısıyla bunun bir mali sonucu olacak yani bunları da düşünerek hareket etmek gerektiğini düşünüyorum.

“2023’e umutla girmek istiyorum”

Kısaca ben 2023’e umutla girmek istiyorum. 2023’te bir yurttaş olarak konuşuyorum; çocuğumun gelecek kaygısı olmadığını hissetmek istiyorum, bana bir şey olursa geride kalanlar ne olur dememem gerektiğini düşünüyorum ve bu ülkenin sınırlı görünen kaynaklarının ama adaletli dağıtıldığı zaman herkese yetecek olduğunu ve bunun da doğru bir planlamayla bugün üniversite mezunu kardeşlerimizin iş bulabilmesini, asgari ücretlinin insanca yaşayabilmesini veya çok az kazanandan az vergi alınan bir düzenin kurulup sağlanıp yurttaşın rahat yaşamasını arzuluyorum. Benim en büyük arzum bu. Hepimiz siyasetçiler, özellikle siyasetin içerisinde olanlar seçim sathına girdiğimizde verdiğimiz vaatlerde hep merkezine insanı koyarız ama bunu seçim bittikten sonra merkezine insanı koyup da unutanları da vatandaş günü geldiğinde unutur. Bunu da biz unutmayalım. Bu nedenle de 2023 Türkiye için umutlu bir yıl olsun. Türkiye Cumhuriyeti’nin ikinci yüzyılı, bizim açımızdan da 2023 senesi çok önemli. Çünkü bir yüzyılı Atatürk’ün bizlere armağan ettiklerini doğru kullandık yanlış kullandık ama bir hesaplaşma yani kendimizle bir hesap görme vaktinin geldiğini düşünüyoruz. Atatürk’e, atalarımıza, bu topraklara can veren şehitlerimize ne kadar layık olduk ne kadar olamadık bunları düşünmemiz gerekiyor. 2023 ve daha sonrası için dünyanın en güzel ülkesinde, en bereketli topraklarında herkese yetecek kaynağı adaletli olarak paylaşmayı ümit ediyorum.”

MUHAMMET FATİH BAŞCI

Editör: TE Bilisim