BURDUR BAROSUNDAN AVUKATA ŞİDDETE TEPKİ AÇIKLAMASI

Burdur Baro Başkan Yardımcısı Meltem Özdemir, “Tek bir kayba dahi tahammülümüz yok” dedi.
Başkan Yardımcısı Özdemir, Burdur Adliyesi önünde Baro yönetim Kurulu Üyeleri ve baroya kayıtlı avukatlarla birlikte yaptığı basın açıklamasında şunlar söyledi; ” Denizli Barosu önceki dönem başkanlarımızdan, Muğla Barosuna kayıtlı Av. M. Erdal Çam altı gün önce daha evvel davasına baktığı müvekkili tarafından sadece mesleki faaliyeti nedeniyle katledildi. Geçtiğimiz yıl Temmuz ayında Av. Servet Bakırtaş, bakmakta olduğu bir dosyanın karşı yanı tarafından ofisinde katledilmişti. Bakırtaş’tan bir yıl önce İstanbul Barosuna kayıtlı meslektaşımız Av. Ersin Arslan, haciz işlemleri için bulunduğu görev yerinde göğsünden vurularak katledildi. Ersin Arslan’ın katlinden birkaç ay sonra Konya’da Av. Asilcan Tuzcu, boşanma davasını üstlendiği müvekkilinin eşi tarafından bıçaklandı. Zanlı, meslektaşımız Tuzcu’yu, peruk takıp evinin girişinde beklemişti. Av. Asilcan Tuzcu saldırı sonrası bir gözünü kaybetti. Asilcan Tuzcu’dan tam bir yıl önce, İstanbul Barosuna kayıtlı meslektaşlarımız Av. Savaş Baş ve Av. Necati Çakmak, Ankara’da haciz işlemleri esnasında bıçaklı saldırıya uğradılar. Yaralanan meslektaşımız Savaş Baş halen bu saldırının izlerini taşıyor.  Daha dün Nevşehir Barosu önceki Başkanlarımızdan Av. Mustafa Necmi Öncül, müvekkilinin davalı olduğu iki kişi tarafından darbedildi. Maalesef saydığımız bu yaşam hakkına dönük ve can yakıcı vakalar artık her gün ve yaşamın her alanında sistematik halde yaşanılan avukata yönelik şiddetin çok az sayıda örneğidir. Avukatlar; her geçen yıl daha fazla oranda öldürme, yaralama, tehdit, hakaret gibi saldırıların mağduru haline geliyor. Bazen sözlü bazen silahlı olan; bazen müvekkilden bazen karşı taraftan kaynaklanan ve bazen yaralama bazen ölümle sonuçlanan bu saldırıların değişmeyen ortak bir yönü var: Avukatların yalnızca mesleki faaliyetlerini yerine getirdikleri için bu saldırılarla karşı karşıya kalmaları ve münferitmiş gibi görülen bu saldırıların aynı zamanda avukatlık faaliyetine, savunmaya, dolayısıyla adil yargılanma hakkına ve adaletin tesisine dönük olması. Avukata yönelik şiddetin temelinde, avukatın mesleki faaliyetleri ve bu kapsamda, görevlerini yaparken müvekkilleriyle özdeşleştirilmeleri yahut savunma hakkının etkin kullanılması için mücadele ederken bu görevin ifasını önleme niyeti yer almaktadır. Bizler, avukatlık mesleği kapsamında gerçekleştirilen faaliyetlerin, niteliği gereği çekişme ve uyuşmazlık içerdiğini biliyoruz. Bu nedenle Avukata yönelik şiddet, toplumun genelinde gözlenen şiddet eğiliminden veya diğer profesyonel meslek mensuplarına yönelik şiddetten önemli farklılıklar içermektedir. Bu kapsamda özel olarak avukatlara yönelik şiddete ilişkin gerekli adımlar atılarak, önlem alınması elzemdir. Avukata saldırma pervasızlığını gösteren saldırganlar bu cüreti, mesleğin itibarsızlaştırılması çabasından ve cezasızlık politikalarından alıyorlar. İnfaz kanunlarında yapılan değişiklikler, cezasızlık politikalarını daha da derinleştiriyor. Cesaret cezasızlıktan gelmektedir. Avukata uygulanan şiddet yeterli takibata uğramamakta, özel ceza hükümleri yetersiz kalmaktadır. Bu durum ise avukatın ofisinde dövülmesine, mahkeme çıkışında kurşunlanmasına, haciz mahallinde bıçaklanmasına yol açmaktadır. Ne için peki? Müvekkilinin alacağını istediği, hakkını aradığı için. Halbuki kurşunlayanın da, bıçaklayanın da bir sonraki adresi yine avukatlar olmaktadır. Avukata yönelik şiddetle ciddi bir politika benimsenerek mücadele edilmediği sürece, tekil vakalarda verilen ancak infaz düzenlemeleri nedeniyle göstermelik kalan cezalarla yol alınması mümkün değildir. Türkiye Barolar Birliğinin; avukata yönelik şiddetle ilgili olarak 4 Nisan 2022’de Türkiye Büyük Millet Meclisine, 8 Temmuz 2022’de Adalet Bakanlığına yapmış olduğu başvurularda dile getirilen; konunun öncelikli gündem maddesi haline getirilmesi, Meclis Araştırma Komisyonu kurulması, zorunlu tedbirlerin derhal alınması ve mevzuat çalışması yapılması şeklindeki açık, somut, net talep ve önerilerinin bir an evvel karşılanması, avukatlar için olduğu kadar yurttaşların savunma hakları için de zorunludur. Çünkü avukata yönelik saldırı, yurttaşın savunma hakkına yönelik saldırıdır.   Bugün buradan bir kez daha haykırıyoruz: Mesleğimizi yaparken, görevimizi ifa ederken can veriyoruz. Avukat tehdit altındaysa, hak arama özgürlüğü de tehdit altındadır. Bizler dava dosyalarının tarafı değil, vekiliyiz. Vekalet etmek mesleğimizin gereğidir. Biz bu görevi üstlenmezsek; adalet işlemez. Bize saldıranların bile muhtaç oldukları savunma hakkı kullanılamaz. Bizler bu görevi, şu veya bu kişilerin menfaati için değil adil yargılanma hakkının hayata geçirilmesi için yerine getiriyoruz. Acil talebimiz şudur: Yeni yasama döneminde, Anayasa’nın 98. ve TBMM İçtüzüğü’nün 104. ve 105. maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılmalı, konuyla ilgili TBMM araştırma komisyonu kurulmalıdır. Türkiye Barolar Birliğinin Adalet Bakanlığına sunduğu öneriler kapsamında, gerekli düzenlemeler acilen hayata geçirilmelidir. Devletin tüm kurumlarında ve yurttaşlarda, avukata yönelik şiddetin engellenmesiyle ilgili farkındalık yaratılmalı ve buna ilişkin somut çalışmalar hayata geçirilmelidir . Tek bir kayba daha tahammülümüz yok. 180 bin avukat olarak bizler, Barolarımız ve Türkiye Barolar Birliği olarak; avukata yönelik şiddetin normalleşmesine izin vermeyecek, korkmadan, onurla ve asla vazgeçmeden bu ortak mücadeleyi sonuna kadar sürdüreceğiz. Meslek şehitlerimizi saygıyla anıyoruz. Bilinsin ki ne mesleğimizi ve meslektaşlarımızı ne de yurttaşlarımızın hakkını sahipsiz bırakmayacağız. Kamuoyuna saygılarımızla duyururuz'' dedi. MERAL ÖZTÜRK 61897279 55e5 4ae3 b272 89c6c111072d d9675019 0a79 49eb 995f e6a1ca38b60f 53901506 260e 4a9c 8d38 43cadb448124
Editör: TE Bilisim