Burdur Gölü’nün hızla kuruyan kıyı alanlarının korunması, ekolojik düzenlenmesi ve sürdürülebilir kullanımı amacıyla önemli bir teknik çalışma toplantısı gerçekleştirildi.
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü, Burdur Valiliği, Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi (MAKÜ) ve MAKÜ Salda-Bilmer iş birliğiyle düzenlenen toplantı, Burdur’da paydaşların geniş katılımıyla yapıldı.
Toplantı, saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başladı. Ardından Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdür Yardımcısı Beyhan Oktar, MAKÜ Rektörü Prof. Dr. Hüseyin Dalgar, Burdur Milletvekili Dr. Adem Korkmaz ve Burdur Valisi Tülay Baydar Bilgihan konuşma yaptı.
Konuşmaların ardından çalıştaya katılan alanında uzman kişiler sunumlarını yaptı.
50 Yılda Alanının Yarısını Kaybetti
Toplantının ana gündemini, küresel iklim değişikliği ve artan su kullanımı nedeniyle son 50 yılda alanının yaklaşık yarısını kaybeden Burdur Gölü’nün mevcut durumu ve çözüm önerileri oluşturdu. Zengin biyolojik çeşitliliği ve görsel güzelliğiyle uluslararası öneme sahip Burdur Gölü, bugün sadece doğal değerleriyle değil, çevre sorunlarıyla da dikkat çekiyor.
Göl suyunun çekilmesiyle ortaya çıkan kuru sediman alanlarının adeta çölleşmiş bir görüntü sunduğu, bu alanların çevreye toz ve tuz yayarak ekosistemde ciddi tehditler oluşturduğu vurgulandı. Kıyı koruma alanları, göl ve havza yönetim planları ile gölün korunmasına yönelik çabalar sürerken, diğer yandan kaçak sürüm, kontrolsüz tarım ve otlatma gibi insan kaynaklı faaliyetlerin paydaşlar arasında çatışmalara sebep olduğu belirtildi.
Bilim Temelli Yönetişim Modeli Önerisi Toplantıda, göl kıyı alanlarının korunması ve sürdürülebilir kullanımı için bilimsel veriler ışığında yeni yönetim ve yönetişim modellerinin hayata geçirilmesinin önemi vurgulandı. Yerel yönetimlerden STK'lara, üretici paydaşlardan akademisyenlere kadar tüm tarafların katılımıyla, çözüm odaklı bir eylem planı oluşturulması gerektiği ifade edildi.
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdür Yardımcısı Beyhan Oktar, konuşmasında şu ifadelere yer verdi:
“Eylem planları hazırlıyoruz”
Değerli katılımcılar, doğası, kültürü ve biyolojik çeşitliliği ile tüm dünyanın hayran kaldığı bu coğrafyada, genel müdürlüğümüzün sorumluluğunda bulunan doğal sit alanları, tabiat varlıkları ve çevre koruma bölgelerinin sahip olduğu doğal değerlerin korunması, izlenmesi ve koruma-kullanma dengesi içerisinde sürdürülebilirlik anlayışıyla gelecek nesillere aktarılması en temel görevimizdir.
Temel görevimiz, ülkemiz ve dünyamız için önemini bilinciyle korunan alanlarımızın her geçen gün artırılması, iklim değişikliğinin etkilerinin azaltılması, biyolojik çeşitliliğin korunması ve tüm canlılar için sürdürülebilir çevre koşullarının sağlanması gayreti içerisinde olmaktır. Genel müdürlüğümüz olarak, doğal sit alanları, tabiat parkları ve özel çevre koruma bölgelerinde; tespit, tescil ve onay işlemleri, imar planları, biyolojik çeşitlilik araştırmaları, yönetim planları gibi çok geniş bir yelpazede çalışmalar yürütmekteyiz.
Bu çalışmalar kapsamında, ülkemizde habitat niteliği yüksek, çeşitli ekosistem hizmetleri sunan sulak alanların korunması; iklim değişikliği ve antropojenik etkiler karşısında dirençlerinin artırılması amacıyla eylem planları hazırlıyor; su kalitesi tespiti, dip çamuru ve yüzey temizliği gibi faaliyetler gerçekleştiriyoruz. Bu bağlamda, ülkemizdeki birçok önemli ekosistem ve sulak alanda olduğu gibi, Burdur Gölü ve havzasının korunması amacıyla göl aynası ve kıyı kesimi birinci derece doğal sit alanı olarak ilan edilmiştir.
Sonrasında, Antalya, Burdur ve Isparta illerinin doğal sit alanlarının ekolojik temelli bilimsel araştırma projesi hazırlanarak, Burdur Gölü çevresi doğal sit alanlarının sit statülerinin güncellenmesi doğrultusunda çalışmalar başlatılmıştır. Ekolojik temelli bilimsel araştırma çalışması ile göl çevresinin yüksek habitat, peyzaj ve jeolojik değeri; barındırdığı tehdit altındaki endemik birçok flora türü ele alınmıştır.
Burdur Gölü, barındırdığı türler ve sahip olduğu biyokimyasal özellikleri ile dünya ölçeğinde önemli bir ekosistem olup, kuşlar ve diğer canlılar için habitat oluşturması ve sağladığı değerleriyle birlikte ülkemizin önemli su kaynaklarından biri olarak öne çıkmaktadır.
“İklim değişikliği ve antropojenik etkilerin, ülkemizdeki sulak alanların birçoğu üzerinde olumsuz etkilerini görmekteyiz”
Ancak son yıllarda yaşanan iklim değişikliği ve antropojenik etkilerin, ülkemizdeki sulak alanların birçoğu üzerinde olumsuz etkilerini görmekteyiz. Çeşitli kuş türlerinin göç dönemlerinde önemli bir uğrak yeri olması özelliğiyle Burdur Gölü de bu durumdan en çok etkilenen alanlardan biridir.
Göl seviyesinde azalmalar meydana geldiğinden, özellikle büyük kısımlarında yoğun toz miktarı gözlenmekte; bu durum çevrede yaşayan insanlar ve diğer canlılar üzerinde olumsuz etkiler yaratmaktadır. Burdur çevresindeki ekosistemin korunması için Bakanlığımızca yapılan çalışmalar kapsamında, 2022 yılında ‘Saldırgan Değil, Burdur Gölü’nün Bugünü ve Yarını’ konulu uluslararası çalıştayı, yine Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi’nin destekleriyle gerçekleştirdik. Çalıştay bildirgesini tüm katılımcılarımızla hazırlayarak ilgili kurum ve kuruluşlara ilettik ve izleme çalışmalarımıza devam ediyoruz.
Bugünkü toplantımızın da bu çalışmaların hangi aşamada olduğunu görmemizi sağlayacağına inanıyoruz. Burada yapılan tüm bilimsel çalışmaların ortaya konulması, sorunlar ve çözüm önerileri geliştirilerek bir yol haritasının oluşturulması için önemli bir fırsat sunuyoruz. Yapılan tüm çalışmaların bu platformda paylaşılması ve elde edilen bulguların ekosistem temelli yaklaşımlarla alınacak tedbirlere yansıtılması konusunda, Bakanlığımız olarak gösterdiğimiz hassasiyet ve gayretimize destek olarak bizleri yalnız bırakmadığınız, katkılarınızı esirgemediğiniz için her birinize ayrı ayrı teşekkürlerimi sunuyorum.
Sözlerime son verirken, çalışmalarınızın ülkemiz ve bölgemiz için hayırlara vesile olmasını diliyor; bölge halkı, ilgili kurumlar ve sivil toplum kuruluşlarının bu konuda daha duyarlı olmasını ve bölgenin ekosisteminin devamlılığı için her birimizin üzerimize düşen görevleri yapmasını gönülden temenni ediyorum. Çalışmayı başarıyla tamamlayan kıymetli bilim insanlarımıza teşekkürlerimi sunuyor, sizleri saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
“Salda Bilim Merkezi, Salda Gölü ile sınırlı kalmayacak”
MAKÜ Rektörü Hüseyin Dalgar, ise şöyle konuştu;
Üniversite olarak, içinde yaşadığımız toplumun ve şehrimizin tüm meselelerine sahip çıkmayı, akademik bilgi birikimimiz ve altyapımızla katkı sunmayı görev biliyoruz. Sanayiden turizme, eğitimden kültür ve sanata, şehirleşmeden tabii ki iklim değişikliğinin etkisiyle ortaya çıkan Burdur Gölü meselesine kadar her alanda elimizi taşın altına koyuyoruz.
Akademik hayatının önemli bir bölümünü Burdur Gölü ve çevresindeki sulak alanları incelemeye adamış, çok değerli hocalarımızın yıllardır ortaya koyduğu raporlar ve çalışmalar mevcut. Ancak raporlar hazırlamak yetmiyor; bu tespitleri hayata geçirmek, uygulamak çok daha önemli ve zor bir süreç. Biz de bu anlayış çerçevesinde, Burdur Gölü’nün çekilmesinden kaynaklı yaşanan riskleri, ekolojik dengede ortaya çıkan değişiklikleri ve şehir yaşamına olan etkilerini ciddiyetle ele alıyor, gerekli önlemlerin alınması için bugün çok önemli bir toplantıya ev sahipliği yapmaktan memnuniyet duyuyoruz.
Biliyorsunuz, yakın zamanda Salda Gölü Bilim Merkezi'nin kuruluşunu gerçekleştirdik. Resmi açılışı henüz yapılmamış olsa da, fiilen faaliyete geçmiş bulunuyoruz. Salda Bilim Merkezi, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığımız tarafından yapılan, ardından üniversitemize devredilen önemli bir merkez.
Ancak bu merkez sadece Salda Gölü ile sınırlı kalmayacak; Burdur’daki tüm göller, sulak alanlar ve ekolojik çevreyle ilgili çalışmaları da kapsayacak şekilde faaliyet gösterecek. Şehrimizde üniversite bünyesinde böyle bir bilim merkezinin kurulmuş olmasının ne kadar kıymetli olduğunu bir kez daha görüyoruz. Çünkü Salda Gölü kadar, belki de ondan daha acil çözüm bekleyen Burdur Gölü’müz var. Bu yönüyle, bilim merkezimiz Burdur Gölü çalışmalarına da öncülük edecektir.
Bu vesileyle, Salda Bilim Merkezi Müdürümüz ve Burdur Gölü üzerine önemli çalışmalarıyla tanıdığımız kıymetli hocamız İskender Ünlü’ye teşekkür ediyorum. Ayrıca, bu organizasyona destek veren Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğümüze, kıymetli Genel Müdür Yardımcımıza özellikle teşekkür ediyorum. Yaklaşık bir yıl önce planladığımız bir çalışmaydı; süreç daha öncesinden başlayan bir takip sürecine dayanıyordu. Bugüne kısmet oldu. Sayın vekilimize, Sayın Valimize konuya gösterdikleri ilgi ve desteklerinden dolayı teşekkür ediyorum. Bugün şehrimiz için hayati öneme sahip bu konuya katkı sunacak tüm katılımcılara, uzmanlara da şimdiden ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Toplantının ve teknik çalışmanın hayırlara vesile olmasını temenni ediyor, hepinize saygılar sunuyorum.
“Hem küresel ısınmanın etkisi hem de insan eliyle yapılan müdahaleler sonucu denge bozuldu”
Burdur Milletvekili Adem Korkmaz’da toplantıda Burdur Gölü ve çevresinde yaşanan sorunlara dikkat çekti. Korkmaz, milyonlarca yıl önce oluşmuş bu doğal yapının binlerce yıldır insanlar ve diğer canlılarla birlikte uyum içinde bir ekosistem oluşturduğunu vurguladı. Ancak son yıllarda hem küresel ısınmanın etkisi hem de insan eliyle yapılan müdahaleler sonucu bu dengenin bozulduğunu ifade etti.
Korkmaz, küresel ısınmanın artık sadece bir kavram olmaktan çıktığını, etkilerini her geçen gün daha yakından hissettiklerini belirterek şunları söyledi:
Küresel ısınma, bizim ortaöğretim yıllarımızda konuşulmaya başlanan bir konuydu. O günden bu yana sinyallerini veriyordu. Artık sonuçlarıyla yüz yüzeyiz. Ülkemiz de bu süreçten en çok etkilenen bölgelerden biri. Yağış düzenleri değişiyor, göllerimiz kuruyor. Bildiğim kadarıyla Burdur, son yılların en düşük yağışlarını aldı. Bunun yansıması olarak Burdur Gölü de çekilmeye devam ediyor.”
Göl çevresinde oluşan yeni alanların da başka sorunlara yol açtığını dile getiren Korkmaz, özellikle göl yakınındaki köylerde yaşayan vatandaşların toz fırtınalarından olumsuz etkilendiğini belirtti: “Kuzey rüzgarlarıyla birlikte gölün çekilen kısımlarından gelen toz, köylerde hayatı zorlaştırıyor. Araçların üzeri tozla kaplanıyor, bazı köylerde hastalık vakalarının arttığına dair yaygın bir kanaat var. Bilimsel olarak tam netleşmese de burada yaşayanlar gölden kaynaklandığını düşünüyor. Bu yüzden çekilen alanların mutlaka kontrol altına alınması, tozlaşmanın engellenmesi şart.”
Korkmaz, Burdur Gölü’nün korunmasına yönelik bugüne kadar yapılan çalışmaların devam edeceğini, ilgili kurumlarla iş birliği içinde planlamaların sürdüğünü belirtti. Ancak bugün gelinen noktada sadece teknik çalışmaların yeterli olmadığını, sosyal ve ekonomik boyutların da dikkate alınması gerektiğini vurguladı: “Burdur Gölü’nün şu anda çekilen bölgelerinde sürdürülebilir bir yapı kalmadığını açıkça söyleyebiliriz. Çevresel sorunlar, sağlık problemleri, hukuki sıkıntılar birikmiş durumda. Buradaki insanlar yaşamlarını devam ettiriyor. Bize sürekli soruyorlar: ‘Biz ektik, ceza aldık. Ama yıllardır eken başkalarına neden bir şey yapılmıyor?’ Bu konulara sadece teknik açıdan bakmak yetmiyor. Sosyal, ekonomik ve hukuki yönleriyle de ele almak zorundayız.”
Korkmaz ayrıca daha önce Kalkınma Ajansı desteğiyle göl çevresinde hangi bitkilerin yetiştirilebileceğine dair bir proje başlattıklarını, ancak sürecin tamamlanamadığını hatırlatarak şöyle devam etti: “O dönemde farklı bitki türlerini denemek için çalışmalar başlatmıştık. Amacımız hem çevresel hem ekonomik açıdan sürdürülebilir çözümler üretmekti. Belki o çalışma zamanında tamamlanabilseydi, bugün burada elde edilen sonuçları konuşuyor olabilirdik. Bu toplantının, geçmişte atılan adımları da dikkate alarak somut çözümler üretmemize vesile olmasını diliyorum.”
Sözlerinin sonunda alınacak kararların, sadece günü kurtaran değil uzun vadede sürdürülebilir bir dengeyi gözeten kararlar olması gerektiğini vurgulayan Korkmaz: “Burası binlerce yıldır insanların yaşadığı bir coğrafya. Bundan sonra da insanlar burada yaşayacak, çalışacak, üretecek. Ama doğal varlıklarımızı koruyarak, dengeli bir yol bulmamız şart. Pratik ve kolaycı çözümler yerine, bilimsel ve kalıcı adımlar atmalıyız.
dedi ve toplantıya katılan tüm misafirlere teşekkür ederek konuşmasını tamamladı.
"Burdur’un Geleceği İçin Bilimsel Adımlar Atmalıyız"
Burdur Valisi Tülay Baydar Bilgihan ise konuşmasında şunları söyledi;
Bugün, geleceği ve belki de göremeyeceğimiz yarınları konuşmak için toplandık. Hepimiz bir faniyiz ve yaşam süremiz, fiziksel gelişimimiz ve süreçlerimizle doğru orantılıdır. Tüm canlılar gibi bizler de yaşadığımız şehre ve çevreye etki ediyoruz.
Kendimizi ne kadar sağlıklı, zinde, ruhsal ve bedensel olarak bütünleyebiliyorsak, geleceğe dair daha kuvvetli ve güçlü adımlar atabiliyoruz. Şehirler de böyledir. Bu nedenle, coğrafyamızdaki jeolojik mirasa sahip çıkmamanın alternatif maliyetleri çok yüksektir. Bizlerin yaşamında bırakacağı izler, çok daha büyük maliyetlere sahip olabilir. Bugün burada, Burdur'un temel sorunlarını konuşmak için toplandık. Konuşmaktan ziyade dinlemeyi tercih ediyoruz.
Akademik değerlendirmeler, sivil toplum kuruluşlarının paylaşımları ve halkımızın görüşleri, alana yönelik daha gerçekçi sonuçlar verecektir. Yönetim olarak, bu değerlendirmeler ışığında alacağımız tedbirleri daha güçlü bir şekilde uyguluyoruz. Bu toplantının çok önemli olduğunu düşünüyorum. Emeği geçen Çevre ve Şehircilik Bakanlığımıza, ev sahipliği yapan üniversitemize ve kalkınma ajansımıza teşekkür ediyorum. Ayrıca, üniversite rektörümüz Adem hocanın şahsi olarak da takip ettiği bu konu için kendisine ayrıca teşekkür ediyorum.
Toplantımızın sosyal, ekonomik, kent sosyolojisi, çevresel sertleşme etkileri ve tarımsal etkileri gibi birçok boyutu var. Alacağımız sonuç bildirgesini merakla bekliyorum. Sorunumuz, iklim değişikliği ile birlikte yüksek oranda hissettiğimiz su kaybı ve ekolojik alanların ne yapılabileceği konusudur. Bu sadece bir alanı ekonomiye, tarıma veya şehirleşmeye kazandırmak değil, geleceğimize kazandırmak konusudur.
İnsanların evsel tüketimlerinde, tarım ve hayvancılık alanında nasıl hareket etmeleri gerektiği, ürün desenlerinin nasıl belirlenmesi gerektiği gibi konular önemlidir. Çekilen alanlarla ilgili olarak toplumumuzda sağlık boyutu çok önemli bir konu olarak tartışılıyor. Tozun, KOAH hastalığına veya üst solunum yolu enfeksiyonlarına yol açıp açmayacağı merak ediliyor. Şehir alanı ile bütünleşik olduğu için bunun sağlık etkisi nedir ve alınabilecek tedbirler nelerdir, bunları düşünmemiz gerekiyor.
Burdur Gölü'nün küçülmesi veya su kaybının, iklim değişikliği gibi doğal nedenler dışında, tarımsal ve sanayi kullanımlarımızın da etkisi var. Hayvancılık kapasitesi ve türü, tarımsal faaliyetteki sondaj kullanımı gibi konularda dikkatli olmalıyız. Yaklaşık üç hafta önce bir genel emir yayınladık ve dedik ki, evsel tüketimden başlayarak en azından evsel tüketimimizi bir sınırlamaya tabi tutalım, akıllı sayaç sistemine geçiş sağlayalım. İnsanlar bu anlamda tüketimlerini daha bilinçli yapsınlar. Tarım ve hayvancılık noktasında ne yapabiliriz diye düşündük. Özellikle tarımsal anlamda ürün desenimizi gözden geçirmeliyiz.
Mısır ve yonca gibi çok su tüketen ürünler, su kaybımızı etkileyen unsurlar. Bu nedenle, daha az su tüketen alternatif ürünleri desteklemeliyiz. Özellikle Senir kasabasında, Salda Gölü güzergahında lavanta yolu ve gül yolu gibi projelerimiz var. Bu bölgede suya dayanıklı, kurakçıl ürünleri desteklemeyi planlıyoruz. Lavanta, gül, altın otu, lenoks, şalgam otu gibi bitkilerin ekilmesi noktasında karar aldık. Salda Gölü'nde yüzme faaliyetlerinin nerede olması, ne kadar sınırlandırılması veya sınırlandırılıp sınırlandırılmaması konusunu da tekrar konuşmak istedik.
Bu konuda bilimsel çalışmalara dayalı kararlar almak istiyoruz. Önümüzdeki süreçte, Salda'nın da karşılaşabileceği bir takım küçülme, daralma veya su kaybı ihtimalleri için çalışmalar yapmamız gerekiyor. Bu süreçte, bilimsel temelli adımlar atarak, geleceğe miras bu değerlerimizin korunması ve daha sağlıklı bir toplum inşa edilmesi için el birliğiyle doğru çalışmalar yapabiliriz.
Hepinize teşekkür ediyorum, katkılarınızdan dolayı hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum. Sonuçları merakla bekliyoruz