Burdur Veteriner Hekimler Odası, TBMM'de 5199 sayılı yasada yapılması planlanan değişikliklere tepki gösterdi. Oda, değişikliklerin hayvanların yaşam hakkını tehdit ettiğini belirterek basın açıklaması yaptı.

Açıklamada, yasanın ana ilkesinin "yaşatmak" olduğunu ancak yeni taslakta bu ilkenin çıkarıldığı vurgulandı. "Kuduz şüpheli, saldırgan, anatomik yapısı bozulmuş" gibi net tanımları olmayan ifadelerle hayvanların itlafının gerekçelendirilmeye çalışıldığı ifade edildi.

Veteriner Hekimler Odası, sorumlu kurumların görevlerini yapmadığı ve denetimlerin yetersiz olduğu için popülasyonun arttığının belirtildiği taslakta, denetime ilişkin yeni bir düzenlemenin yer almadığını belirtti. Belediyelere bakımevi kurmak için 2028 yılına kadar süre verilmesinin, toplanacak hayvanların geleceği konusunda endişe yarattığını dile getirdi.

Dünyada toplu hayvan itlafıyla sonuç alınan bir örnek bulunmadığını hatırlatan Oda, bilimsel çalışmaların bu yöntemin etkisiz olduğunu kanıtladığını belirtti. Öldürmenin, kısırlaştırma tekniklerinin yeterli olmadığı zamanlarda kullanılan bir yöntem olduğu ifade edildi. Dünya Sağlık Örgütü ve Dünya Hayvan Sağlığı Örgütü'nün de kuduz kontrolü için itlafa karşı çıktığı ve kitlesel aşılamaların önemine vurgu yaptığı belirtildi.

Açıklamada, kısırlaştırmanın popülasyon kontrolünde en etkili yöntem olduğu belirtilerek, belediyelere alt yapılarını hızla tamamlamaları ve yeterli veteriner hekim ile yardımcı personel istihdam etmeleri çağrısı yapıldı. Ayrıca, sahipli hayvanların kontrolsüz üremesinin ve denetimsiz ticari satışların yasaklanması gerektiği vurgulandı.

Son olarak, hayvan refahı fonu oluşturulması ve bu bütçenin sadece bu amaçla kullanılması önerildi. Oda, meslek örgütleri, sivil toplum örgütleri ve gönüllülerden destek alınarak, yasanın geri çekilmesini ve hayvanların yaşam hakkının korunmasını talep etti.

Oda'dan yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi;

"TBMM 5199 sayılı yasada değişiklik yapılmaya çalışılıyor. Bu konudaki itirazlarımız dile getirmek ve hayvanlarımızın sesini duyurmak üzere bu basın açıklamasını yapıyoruz. Bu kanunun ana ilkesi yaşatmaktı. Yeni taslakta ise ‘’ Yaşatmak’’ ve buna bağlı tüm tanımlar çıkarılmış sınırları net bilimsel çerçeveye oturmayan ‘’ kuduz şüpheli, saldırgan, anatomik yapısı bozulmuş gibi tümü itlafa ( yani öldürmeye) sözde gerekçe olabilecek bazı ifadeler getirilmiştir. Yine genel gerekçede, sorumlu kurumların görevlerini yapmadığı ve bu kurumlar denetlenmediği için popülasyonun arttığı ifade edilmiş, yeni yasaklar ve cezalar önerilmiş ancak denetime ilişkin yeni bir kural ya da yapıcı değişiklik getirilmemiştir. Devamında belediyelere bakımevi kurmak için 2028 yılına kadar süre verilmesi toplanacak hayvanlara ne olacağı sorusunu akla getirmektedir.  Bu durum bütün hayvanların itlaf edileceği algısını yaratmıştır.  Dünyada hayvanların toplu itlafıyla sonuç alınan bir örnek yoktur. Toplu öldürmelerde yiyecek varlığı nedeniyle yakın çevreden başka hayvanların gelmesi ile kısır döngüye dönüştüğü, bu nedenle öldürmenin bir azalma yöntemi olmadığı bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Öldürmenin 50-60 yıl önce kısırlaştırma tekniklerinin gelişmediği, imkanların ve Veteriner Hekimliği hizmetlerinin yeterli olmadığı zamanlarda yapıldığını görmekteyiz. Taslağa gerekçe gösterilen kuduz açısından da Dünya Hayvan Sağlığı Örgütü ve Dünya Sağlık Örgütü kuduz kontrolü açısından da itlafa karşı çıkmaktadır. Kitlesel aşılamaların önemli olduğunu anlatmaktadır. Köpeklerin öldürülmesinin uzun vadede köpek yoğunluğunu azaltmadığı ve kuduz kontrolünü de sağlamadığı açıkça belirtilmiştir. Ayrıca da itlaf önce kolay yakalanabilir sakin hayvanlardan başlayacağı için ve yaban hayatına da bariyer oluşturan can dostlarımız katledildiğinde hem saldırgan olabilen insanlara alışık olmayan hayvanlarla hem de yaban hayatıyla temas artacağından sorun denilen şey daha da büyüyecektir. Ayrıca da yine kuduz açısından değerlendirirsek; kuduz riskli temas sayısı 2018-2022 yıllarında 267 bin iken 2023 yılına 437 bin olmuş ancak yılda ortalama 1- 2 insanda kuduz vakası görülmektedir. Bu verilere göre kuduz riski artıyor denilemez, bunun sorumlusu da sahipsiz hayvanlar denilemez. Önerilen taslakta ‘’ Kısırlaştırmanın popülasyon üzerine etkisi’’ açısından verilen bilgiler güncel değildir. Dünya Sağlık Örgütü kısırlaştırma, aşılama ve yerinde yaşamayı önermektedir. Sahipsiz hayvanlar popülasyonunda kuduz kontrolünün en iyi yöntemi sürü bağışıklığı sağlamaktır demektedir. Bilimsel çalışmalar kısırlaştırmanın popülasyon kontrolünün en iyi yöntem olduğunu kanıtlamıştır. Taslakta itlafın gerekçesi olarak hayvanların üreme, hızı kısırlaştırma zorunluluğu anlatılırken toplam sahipsiz hayvanların sayısı dikkate alınarak ve bir çift köpeğin 6 yılda 67 bin sayısına ulaşabileceği anlatılıyor. Bu açıklamalar yapılırken hayvanların tamamının dişi olmadığı dikkate alınmamıştır. Ayrıca da 67 bine ulaşan köpekten bahsedilirken bugün kısırlaştırırsak 67 bin hayvanı öldürmek zorunda kalmayacağımız görmezden gelinmektedir. Bu arada 2004 yılından bu yana 1403 belediyede sadece 322 adet hayvan bakım evi kurulduğu 1081 belediyenin neden bu bakımevini ve kısırlaştırma merkezleri kurmadığı sorgulanmamaktadır. Görevini yapmayan belediyelerin bedelini hayvanlarımızın canıyla ödetemezsiniz. Belediyelerde başarılı bir kısırlaştırma için 12-13 bin Veteriner Hekim ve yeterli yardımcı eleman bulunması gerekirken bugün sadece 3.000 civarında Veteriner Hekim görev yapmakta bunların da bir kısmı başka işlerde çalıştırılmaktadır. Ötenazi ‘’Ölümle karşı karşıya kalınması halinde acının ve ağrının kalıcı olduğu veya hafifletilemediği durumlarda tıbbi gerekçeler ile izin alınarak uygulanan bir yöntemdir.’’ Dünya hayvan hakları kuruluşu sağlıklı hayvanlarda ötenaziyi zulüm olarak tanımlamaktadır. Veteriner tıbbında kanunun getirdiği bu yönteme itlaf denilmektedir. ‘’İtlaf’’ta Türk Dil Kurumu sözlüğünde öldürerek ortadan kaldırma anlamına gelmektedir. Yapılan kamuoyu araştırmalarında sokak hayvanlarını sorun olarak görenlerin oranı %80 iken itlaf edelim diyenlerin oranı %3 civarındadır. Ayrıca taslakta insana hiçbir saldırı kaydı bulunmayan kedilerin de hedefe konulmasının açıklaması yoktur. Kedilerin yok edilmesi durumunda Paris örneğinde olduğu gibi kentlerimizi farelerin basacağını unutmamalıyız. Bu yasa çıkarsa ülkemize ikinci bir ‘’hayırsızada’’ Vakası yaşatacak ve etkileri uzun yıllar geçmeyecektir. Çözüm önerilerimiz: Belediyeler bu konudaki alt yapılarını 2028 yılını beklemeden barınak ve kısırlaştırma merkezlerini bir yıl içinde tamamlayıp ‘’ Veteriner Halk Sağlığı Daire Başkanlığı ve Veteriner İşleri Müdürlüğü ‘’ kurarak derhal yeterli Veteriner Hekim ile yardımcı personel istihdamını sağlamalıdır. İhtiyaç duyulan bölgelerde veteriner fakülteleri ve serbest veteriner hekimlerden kısırlaştırma çalışmalarında destek alınmalıdır. Sahipli hayvanlar da dahil olmak üzere kontrolsüz üreme ve denetimsiz ticari satışlar yasaklanmalı, ağır yaptırımlar getirilmelidir. Ülkeye kaçak hayvan girişi engellenmelidir. Sahiplenme özendirilmeli, hayvanların her yaşta kimliklendirilmesi sağlanmalıdır. Sokağa terk edilen hayvanlara ilişkin hayvan sahiplerine ciddi yaptırımlar uygulanmalıdır. Önemli bir sokak hayvanı kaynağı olan kırsal yerleşim alanları ( 23 bine yakın köy ve belde) ile tarım işletmelerindeki hayvanlar kayıt altına alınmalı kısırlaştırma bu alanlardan başlamalıdır. Buralardan çoğalan hayvanları kentlere atılmasının önüne geçilmelidir.  Hayvan üretimi ve satışının önüne geçilmelidir. Hayvan sahiplendirme özendirilmeli, bireysel sahiplenmenin yanı sıra ülkemizde bulunan çok sayıda şirketin ve kamu kurumlarının hayvanları sahiplenmesi sağlanmalıdır. Hayvan refahı fonu oluşturularak bütçenin sadece bu amaçla kullanılması sağlanmalıdır. Çözüm için başta meslek örgütleri olmak üzere sivil toplum örgütleri ve diğer gönüllülerden destek alınmalı, destekleri istismar eden kişi ve kurumlar denetlenmelidir. Yukarıdaki çözüm önerilerimiz ve bilimsel gerçeklikler göz önüne alınarak yasanın derhal geri çekilmesi hiçbir canlının yaşam hakkının elinden alınmasının vicdani ve ahlaki olarak kabul edilir tarafının olmadığını aracılığınızla kamuoyuna ve yetkililere duyururuz."

Kaynak: HABER MERKEZİ