1929 yılında Burdur'un Yeşilova ilçesine bağlı Akçaköy'de doğan Fakir Baykurt, sadece edebiyat alanında değil, aynı zamanda toplumumuzun gelişimine de önemli katkılarda bulunan bir isim olarak hafızalarımızda yaşamaya devam ediyor. Fakir Baykurt, asıl adı Tahir olan bir yazar olarak dünyaya geldi.
İlkokula Akçaköy'de başlayan Baykurt, henüz 9 yaşındayken babasını kaybetti. Bu kayıp, hayatının erken dönemlerindeki zorlukların sadece bir başlangıcıydı. Kendisini okula göndereceğini söyleyen dayısı tarafından Balıkesir'e götürüldü, ancak dayısı okula gitmesine izin vermedi. Bu zorlu dönemin ardından, İkinci Dünya Savaşı'nın başlaması ve dayısının askere alınması üzerine Akçaköy'e dönerek hayatına devam etti.
1942 yılında ağır bir sıtma hastalığı geçirdi, fakat bu zorluğun üstesinden gelmeyi başardı. 1943'te ilkokulu tamamladı ve 1948'de Isparta Gönen Köy Enstitüsü'nden köy öğretmeni olarak mezun oldu. Bu dönemde edebiyatla ilgilenmeye başlayan Baykurt, Köy Enstitüsü'nde kütüphane başkanı olarak görev alarak kendini geliştirmeye başladı. Yazar, "Fesleğen Kokulum" adlı ilk şiirini 1945 yılında "Türk'e Doğru" dergisinde yayımladı.
Ardından, 1947 yılında "Kaynak" dergisinde eserleri okurla buluştu. Daha sonraki yıllarda, "Fakir Baykurt" adını kullanmaya başladı. Fakir Baykurt'un öğretmenlik serüveni de önemli bir yer tutar. Kendisi, öğretmen olarak görev aldığı köylerdeki eğitim çalışmalarına büyük önem vermiş ve eğitimin toplumun gelişimindeki kilit rolünü vurgulamıştır. Öğretmenlik kariyeri, Milli Eğitim Bakanlığı'nda ilköğretim müfettişi olarak devam etti.
Fakir Baykurt, yapıtları ve kişiliği ile Türk edebiyatına önemli katkılarda bulunan bir yazardır. Onun eserleri, toplumcu gerçekçi edebiyatın en önemli örneklerindendir ve hala birçok okurun ilgisini çekmektedir. Aramızdan ayrılalı 24 yıl olmuş olabilir, ancak Fakir Baykurt'un mirası ve etkisi, Türk edebiyatının önemli bir parçası olarak yaşamaya devam ediyor.