Nereden baksan 21-22 senesi var… Henüz yeni çağ bizi çok yormamışken, biz diyelim 90lar siz deyin milenyumun başları… Pul koleksiyonu zamanları yani, şişelere mandal zamanları, gazetelerin internet olmadığı ama kuponlarıyla dünyayı alabildiğin zamanları… Gazoz leblebi o yılların fantastik lezzeti, kakül kesip kot yelek giymek moda, o yazın bestseller kitabı “Ayşegül Tatilde”… Karın kar olduğu yıllar, lapa lapa yağıp dev kardan adamların boy verdiği mevsim… Mavi önlük, beyaz yaka… Hanımların döpiyesleri, erkeklerin pardösüleri… Biz çocukların bayramlık diye Sümerbank’tan kadife fitilli pantolon giyme yılları, karnelerin “5 pekiyi, 5 pekiyi, 5 pekiyi”li zamanları…

38837 9Dbc9 1552387230

Çok oyuncağımız olmaz, elimizdeki azıcık oyuncağa gözümüz gibi bakardık. Hatırlayın! O güzel günler şimdi nerede, cevaplayın bu soruyu kendinize… Oğlanlara bir sopa bir top yetiyordu bir dünya oyun kurmak için, kızların gelincik çiçeğinden yaptığı gelinleri vardı, dalından koparıp telef edilen mısır koçanlarının püsküllerini ördükleri barbieleri… Ezan okunsa da anne sesini duyuncaya kadar haddimizi zorladığımız akşamlar vardı. Harçlık biriktirmeye demir kumbaralar, annelerin boş zaman diye dizlerinde işlediği kanaviçeler, sokağa çıkmanın en büyük engeli “siz gidin, benim annem izin vermiyor”lar…

A749F6D1 8Bcc E411 B2D1 14Feb5Cc1801

Vitrinde dokunulmazlık kazanmış kristal su takımları, mektuplaşmayı öğrendiğimiz ilk anda yazdığımız o meşhur mani… “Sepet sepet yumurta, sakın beni unutma…” Hah bir de hatıra defterleri çıkmıştı piyasaya, kilitli, sır yükü bir defter… Kaç kişinin hatıra defterine bize “bu kalbi kadar temiz sayfayı ayırdığı” için teşekkür ettik? Kaç kere sevdiğimiz kızın evini ankesörlü telefondan arayıp utançtan iki kelam edemeden jeton süremiz bitti?

X5 1172724840Ps9

Yalvara yakara aldırdığımız Yonca Evcimik’ten ‘Abone’yi çalan Walkman’lerimizle kimlere kimlere hava attık değil mi? Televizyon üzerindeki danteli kaldırdık diye az azar işitmedik. Babamızın kasetçalarındaki kaseti sarmaya çalışırken yanlışlıkla o filmi kaç kere karıştırdık? Kaç kere kardeşimizle çizgi film kavgası ettik? Tabağımız, yatağımız, odamız ayrı değildi, gönüllerimiz de öyle… Tüm bunlarla birlikte bölüşürdük hayatı birbirimizle. Sabit telefondan sahura kaldırırdık komşuyu, mahalle iftarlarımız olurdu. Çocuğuz diye “seninki tekne orucu olsun” diye kaç kere oruç bozdurmaya çalıştılar bize? Evlerimiz lüks değildi, dairelerde değildik, balkonumuz yoktu, ama muhabbetimiz vardı. Muhabbet derken, sadece aramızdaki muhabbet değil. Hayata karşı muhabbetimiz vardı yani. Yaşamı ve birbirimizi seviyorduk. Sonra o zaman çabuk geçti ve bir tek biz ve bu hatıralarımız kaldık o günlere ait. Ve bugüne hiç ait olamamış olarak kaldık, öyle eğreti…

Kaynak: Hatice Kübra SAVAŞ