Türkiye’de 2014 yılında kurulmuş olan, ilimizde henüz yeni olmasına rağmen olağanüstü bir hızla kurulup örgütlenerek emsallerine fark atmasıyla ünlenen Birleşik Kamu İş Konfederasyonu’na bağlı Genel Sağlık İş Sendikası Burdur Şube Başkanı Uz. Dr. Ümit Gümüştaş, son zamanlarda eylemleriyle dikkat çeken ve oldukça hızlı hareketlenen sağlık sektörü hakkındaki Yenigün Gazetesi’nin sorularını cevapladı.
Sağlık, devletin en temel birkaç görevinden biri, bir kamu görevidir. Cumhuriyet kurulduğu ve bağımsızlığımızın kazanıldığı yıllarda, o yokluk, yoksulluk yıllarında toplumu kasıp kavuran sıtma, frengi, çiçek, kızıl, trahom, difteri ve verem gibi- (ülkenin orta ve kuzey kesimlerinde frengi, güneyinde trahom tamamında ise sıtma hastalığı gibi)- salgın hastalıkların üstesinden kamucu yöntemlerle gelinmiştir.
Büyük Atatürk ve devrimci yönetimi, Dr. Refik Saydam’ın kamucu Sağlık Bakanlığı öylesine sağlam bir kamucu sağlık sektörü temelleri atmış, bu temeller 1960’larda Dr. Recep Akdağ’larla kısmen de olsa devam ettirilmiş ki, 2002’lerden itibaren “Sağlıkta Dönüşüm” adıyla başlatılan sağlıkta piyasalaştırma-özelleştirme uygulamalarına rağmen kökten ortadan kaldırılamadığını, 2022 Covid19 salgınında Türkiye’nin mücadelesinin ve başarısının dünyada parmakla gösterilmesinden ve övülmesinden anladık.
Büyük Atatürk sağlık ve toplum konusunda (Cumhuriyetin sağlık alanındaki görevi konusunda)
“Bir siyasi teşekkülün en öncelikli görevi sağlıklı toplumu yaratmak ve korumaktır.” der. Bu görevin başarılması için de tek ve biricik görevin halkçı-kamucu yöntem olduğunu uygulamalarıyla göstermiştir.
Ülkemizde 1980’lerden itibaren İMF’ci hükümetlerin yer yer teşebbüs ettikleri, ancak en esaslı uygulamasını 2002’den sonra kurulan AK Parti hükümetleriyle hayata geçiren devletin “en öncelikli görevi”nden, “sağlıklı toplumu yaratmak ve korumak” görevinden uzaklaşmasının sonuçlarıyla günümüzde “Yenidoğan çetesi”, “sahte rapor” operasyonları şeklinde cerihanın patlaması sonucu ortaya çıkan olaylarla yüzleşiyoruz. Çoğu kişinin tahmin ettiği gibi bu olaylar buzdağını sadece görünen ve suyun üstündeki kısmıdır. Turpun büyüğü okyanus altındadır.
1. Sendikanızın kuruluş ve gelişmesi hakkında bilgi verir misiniz?
14 Ekim 2014 tarihinde kuruldu. Birleşik Kamu İş Konfederasyonuna bağlı sağlık iş kolunda faaliyet yürüten bir sendikadır. Sendikamız sağlık çalışanlarının hak ve özgürlükleri içi mücadele eder. Sendikamız Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün çizgisinde, kamusal, halkçı ve anti emperyalist politikalarının sağlık sisteminde hâkim olması için mücadele eder. Vatanın bütünlüğü, birliği için fedakarlıktan kaçınmayan, sağlık iş kolunda kendi düzeyine düşen bir görev olarak bilen bir sendikadır. Mücadelemiz 14 yıldır devam etmektedir. Önümüzdeki yıllarda da artan bir şekilde Türkiye sağlık camiasında etkin hale gelecektir.
2. Basamak, bir zamanların Sağlık Ocakları yeniden kurulmalı mı? Yoksa bunun yerini Aile Hekimliği alabilir mi? Bu hedef sadece Aile Hekimlerinin çabalarıyla gerçekleşebilir mi?
Sağlık Ocağı modeli ile Aile Hekimliği Uygulama modeli sağlık hizmetleri sunumunda Sağlık Sisteminin iki farklı organizasyonudur.
Sağlık Ocağı modeli, belli bir bölgedeki nüfusa kapsamlı sağlık hizmetleri sunmak üzere planlanmış ve şimdilik güncelliğini yitirmiş görünüyor. Bu modelde, sağlık ekibi (Tabip, Ebe, Hemşire, Tıbbi Sekreter, Sağlık Memuru, Çevre Sağlık Teknisyeni, Şoför, Sıtma Savaş İşçisi…), bölge halkına koruyucu, hastalıkları önleyici, tedavi edici ve rehabilitatif hizmetler sunar. Kamusal niteliğiyle, toplum sağlığı hizmetleri ön plandadır.
Aile Hekimliği uygulama modeli ise, bireyleri yaş, cinsiyet ve sağlık durumları ne olursa olsun, bir Aile Hekimi’nden sürekli ve kapsamlı sağlık hizmeti almasını ön gören bir modeldir. Model kişiye yönelik bir sağlık hizmeti sunarak, bireylerin sağlıklarını korumaya, hastalıkları erken dönemde tespit etmeye ve kronik hastalıkların yönetimine odaklanır. Aile Hekimleri hastalarıyla uzun süreli bir ilişki kurarak onların geçmişlerini ve gereksinimlerini daha iyi anlayabilirler. Bu modele göre, sınıflandırılmış Aile Sağlığı Merkezlerinde yer alan Aile Hekimliği Birimlerinde bir hekim ve bir Aile Sağlığı Çalışanı hizmet üretir. Bu modelde sağlığın korunması amaçlansa da bireysel ve sürekli bakım üzerine inşa edilmiştir.
Her iki model, kamu kaynaklarından yani devlet bütçesinden finanse edilmektedir.
Sağlık Ocağı modeline dönüş mümkün gibi olsa da bu çok güç görünüyor. Bu modele geri dönmek, mevcut Aile hekimliği uygulamasının alt yapısını, finansmanını ve insan kaynaklarını göz önünde bulundurduğunuzda ciddi bir yeniden yapılanmayı gerektirir.
Sağlık Ocağı modeli, “sağlıkta dönüşüm”ün politik ve ekonomik yapısı iyi kavrandığında geri dönüşün salt Aile hekimlerinin çabasıyla olması mümkün görünmüyor ki buna izin vermezler.
Bir zamanların sağlık ocağı demek zaten geçmişte kaldığını ikrar etmektir dolayısıyla bunun için “eski çamlar bardak oldu” demek kaba bir ifade olmayacaktır.
“Yoksa bunun yerine Aile hekimliği olabilir mi?” demek de abesle iştigaldir. Mevcut olan aile hekimliği modelini de facto halde görmek mümkün değil. Geçmişi yüceltip bugünü gömmeyelim ve denklemi çözelim. Sağırlar körler birbirini ağırlar pozisyonuna düştük, çıkış arayalım ve mevcut modeli uyumlu ve uygulanabilir hale getirmenin yolunu sorgulayalım.
3. Aile Hekimleri sözleşmeli pozisyonuyla bir kamu görevi olan sağlık hizmetlerinde ne kadar başarılı olunur? Aile Hekimliği sağlığın özelleştirilmesi yönünden bir kilometre taşı değil midir?
AİLE HEKİMLİĞİ, SÖZLEŞMELİ POZİSYONA DÖNÜŞTÜRÜLEREK TİCARİLEŞTİRİLMİŞTİR
Sosyalizasyon yasasının temellendirdiği birinci basamak sağlık hizmetlerinin kamusal boyutu, Aile Hekimliği uygulama modeliyle sözleşmeli pozisyona dönüştürülmüş ve kamucu yapısı giderek zayıflatılarak ne yazık ki özel bir dönüşümle ticarileşmeye sahne almaktadır.
Sözleşmeli Aile Hekimi bu modelin zorunlu sonucudur.
Aile hekimlerinin sözleşmeli pozisyonla yürüttükleri sağlık hizmeti esas itibarıyla, bundan önceki modelin dönüştürülen bir biçimselliği de olsa, finansman ve istihdam şekliyle kamusal bir hizmet niteliğinde görünüyor, en azından şimdilik. Biçimsel ve sözde olmakla birlikte mücbir sebeplerle “Grandfather” hakları saklı görünen bir model olarak sözleşme şekliyle “başarılı olması” gayet mümkündür. Ancak bu “başarı” modelin nasıl yapılandırıldığı ve uygulamanın etkinliğine bağlıdır. Dolayısıyla başarının birçok faktöre bağlı olduğunu söyleyebiliriz.
Sözleşme şeklinin avantaj ve dezavantajları;
-
Performans odaklı çalışma verimli olabilir ama hasta memnuniyetini arttırmaya yönelik bir çabaya dönüşmesi iş yükünü arttırıcı olabiliyor.
-
Performans baskısı, sadece kolay ölçülebilir hedeflere odaklanmayı tetikleyebilir (örneğin aşı oranları, Poliklinik Sayısı, Hasta Yönetim Planı (HYP) Kronik Hastalık Takibi vs. uzun vadeli sağlık hedeflerini göz ardı edebilir.
-
Aile hekimliği modelinin “hasta” merkezli bir yapıya dönüştürülmemelidir.
-
Belli kriterler dayalı değerlendirmelerin niceliksel yapısı eziyete dönüşebilir.
-
İş güvencesi eksikliği yaratır ki bu motivasyon düşürücü bir özelliktir.
-
Kırsal bölgelerde hizmet yürüten Aile hekimleri ve Aile Sağlığı Çalışanları daha zor şartlarda çalıştıkları için daha az cazip pozisyonlarla karşılaşabilirler.
-
Sözleşmeli Aile Hekimlerinin görev tanımları açık ve etkili şekilde düzenlenirse kamu sağlığı hizmetlerine olumlu katkı sağlayabilirler. Örneğin koruyucu sağlık hizmetlerini ön planda tutmaları, toplum sağlığını uzun vadede iyileştirebilir.
-
Birinci Basamak Sağlık hizmetlerinin, “Sağlıkta Dönüşüm” Sistemi ve Aile Hekimliği Uygulama modelinin ruhuna aykırı olduğu alenen görülen, “ücretsiz ve eşit” şekilde yürütülmesi esas olmalıdır.
-
Sürekli güncel ve bilimsel mesleki eğitim, bilimsel ve destekleyici denetim mekanizmalarının etkili çalışması gerekir.
-
Sözleşmeli sistemde, aile hekimlerine yeterli kaynak, teknoloji ve ekip desteği sağlanmalıdır.
-
Aile Hekimliği Uygulama Modeli, doğru yapılandırıldığında, “eziyet” yönetmelikleriyle kuşatılmadığında, sözleşme modelinin eksiklikleri giderildiğinde, kamusal ve toplumcu, koruyucu, ücretsiz ve eşit yararlanma sağlandığında başarılı olabilir. Ancak iş güvencesi, motivasyon, sistem ve lojistik destek gibi unsurlar göz ardı edilirse, sorunlar yumağına dönüşeceğinden başarılı olma şansı güçleşir.
Özetle, sözleşmeli pozisyonların başarılı olması mümkün olabilir ancak bu başarı koşulu tüm sistemin uyum içinde çalışmasına bağlıdır.
Sorunuzun ikinci kısmı için şunları söyleyebiliriz:
AİLE HEKİMLİĞİ, DÜNYA BANKASI VE
IMF DESSTEKLİ BİR SAĞLIKTA ÖZELLEŞTİRMEMODELİDİR
“Sağlıkta Dönüşüm” programı ve onun birinci Basamak Sağlık Hizmetleri için bir Uygulama Modeli olan Aile Hekimliği Modeli, Dünya bankası ve IMF destekli bir sağlıkta özelleştirme modelidir. Bu anlamda elbette bir kilometre taşı olmayı hak ediyor (!), ne yazık ki….
4. Aile Hekimliği’nin yaşatılması ve devam ettirilmesi mücadelesi yerine orijinalliği ve yetkinliği tescilli Sağlık Ocaklarının tekrar kurulması talebi kamuculuk adına daha akıllıca değil mi?
Şimdi birinci basamakta Sağlık Ocağı Modelini ve sonra da “sağlıkta dönüşüm” programıyla onun yerine uygulanan Aile Hekimliği modelini birlikte yeniden değerlendirelim.
Uzun yıllar kullanılan birinci basamak sağlık hizmeti modeli, 224 sayılı Sosyalizasyon yasası ile yapısı ve unsurları temellendirilmiş ve tanımlanmış bir modeldir. Toplum sağlığını koruma, geliştirme ve hastalıkları önleme de önemli bir rol oynamıştır.
İlk başvuru noktası olarak yapılandırılmıştır. Ancak biliyoruz ki bu işlev hiçbir zaman tam olarak uygulanamamıştır. Bunun politik, ekonomik, sosyal birçok sebebi var.
Koruyucu sağlık hizmetleri kapsamında aşılama, bebek, çocuk, kadın sağlığı, gebelik takipleri, bulaşıcı hastalıkların kontrolü gibi hizmetler toplum sağlığını koruma odaklı bir hizmet yürütüldü.
Eşit ulaşılabilirlik, sağlık eğitimi ve bilgilendirme konularında yeterli bir düzeyin yakalandığı söylemek mümkün değil.
Kapsamlı, sürekli, entegre, koruyucu ve tedavi edici bir hizmet sunulmuş olması, ekip çalışması (tabip, ebe, hemşire, tıbbi sekreter, sağlık memuru, şoför, sıtma savaş işçisi vs. bölge ve mahalle bazlı çalışma, ETF kayıtları, doğum, ölüm, göç, bağışıklık durumu verilerin tutulması bu modelin bazı özelikleydi.
Aile Hekimliği uygulama modelinin yerine Sağlık Ocağı modelinin yeniden getirilmesinin politik, sosyo-ekonomik koşulları ortadan kalkmış görünüyor. Kaldı ki “orijinalliği ve yetkinliği tescilli” dediğiniz sağlık ocağı modelinin içinin ne kadar boşaltıldığını ve desteklenmediğini, temel sağlık hizmetleri olarak yeterince finanse edilmediğini gayet iyi deneyimledik.
Tekrar kurulmasının kamuculuk adına önerilebileceği tartışılabilir ama “akıllıca değil mi?” diye sorduğunuz sorudaki “akıl” sözcüğünü tanımlamanız gerekiyor. Hangi “akıl”? Akıl yasadır, bu arayıp da bulamadığımız bir şeydir. Aklın kaybedildiği, tozlaşmanın önemsenmediği bir mekandayız. Birinci basamak uygulama modellerinin hangi akılla düzenlendiği anlaşılabilir ama “akıllıca” yapılandırıldıklarını söylemek güçtür.
Özetle, sağlık ocağı modelinin tekrar kurulmasını düşlemek, “kamuculuk” adına pek de akıllıca bir fikir değil. Uygulanabilirliğinin maddi koşullarını sağlamaksa, pek akıl karı değil.
Sağlık Ocağı Modeli Temel sağlık Hizmetleri kapsamında, genel bütçeye yük olmayan ama bütçeden de yeterli desteği görmeyen bir kadüklüğe sahipti.
“Kamucu” yaklaşım, sosyalizasyon yasasının temel ilkeleri arasında önemli bir yer tutar. “Kamuculuk” adına önerdiğiniz eski modele dönmenin politik, ekonomik, sosyal boyutları hakkında çok şey söylenebilir. “Sağlıkta Dönüşüm” projesinin birinci basamak ayağını oluşturan Aile Hekimliği hizmetleri performansa dayandırılıp, ücretlendirilmesi dahi planlanırken, eziyet yönetmelikleriyle çalışma yaşamının iş yükü arttırılırken, bunun yapabileceğini gösteren bir sağlık planlaması programı dahi yokken geriye dönüş güç görünüyor.
Bu tür fikirler iyi niyet içeriyor olsa da pratikte karşılığı yok. Geçmişe özlem ile veya mevcut olanı anlamak yerine “orijinalliği ve yetkinliği tescilli” diyerek geçmişteki modeli yüceltmek boş bir tesellidir. Hangi politik ve ekonomik programla bunu yapabileceğinizi serimlemeniz gerekir. “Orijinalliği ve yetkinliği tescilli” dediğiniz, üst yapının bir ögesi olarak onu temsil eden karma sağlık sisteminin finansman yapısına dair planlamanın ve dağılımın sağ ve sol politik unsurlarca hiçbir zaman tanımlanmadığını bilmeniz gerekiyor. Mevcut olan sistemin de finansman yapısının belirsiz ve tanımsız olduğu anlaşılıyor. “Ocak” kelimesinin kutsallığı yalnızca ülkülerde ve hülyalarda küllenmiş ateşin mekanındaymış gibi yad ediliyor. Geri gelmesi veya geri dönülmesi tarihsel koşulların ekonomik-politik kesişme noktası, piyasaların ve devletin, bireysel ve kamusal tercihlerin etkileşimine takılıp kalıyor.
5. Birinci Basamak gündeme oturmuş durumda. Birinci basamağın özellik ve işlevleri nedir?
Gündeme oturması ile son dönemde yayımlanan “eziyet yönetmeliğine” atıf için kullanılmış sanırım. Yoksa birinci basamak da en az diğer basamaklar gibi, sağlıkta şiddet, hekim ihracatıyla, ticarileştirilen değerleri vs. ile hep gündemdedir. Ama birileri gündem dışında tutmak için hayli çaba sarf ediyor.
Özellik ve işlevlerini anlamak için yönetmelik tanımlarından başlayabiliriz.
[Sağlık Hizmet Sunucularının Basamaklandırılmasına Dair Yönetmelik 10/2/2022 31746 tarihinde Resmî Gazete; Yönetmeliğe dair yapılan değişiklikler Resmî Gazetede 14/4/2022 31809 ve 30/7/2022 31908 tarih ve sayı]
Bu yönetmelik ve değişiklikleri MADDE 5 kapsamında:
Birinci basamak sağlık hizmet sunucuları, ilgili mevzuata da tanımlanan, hastaların ayaktan veya yataklı teşhis ve tedavilerinin yapıldığı sağlık kuruluşlarıdır.
Birinci basamak ayaktan teşhis ve tedavi hizmeti sunan sağlık hizmet sunucuları şunlardır:
-
Bünyesinde birinci basamak sağlık kuruluşu bulunan ilçe sağlık müdürlüğü.
-
Toplum sağlığı merkezi (TSM).
-
Aile sağlığı merkezi (ASM).
-
Halk sağlığı laboratuvarı.
-
Kurum tabipliği.
-
112 Acil sağlık hizmeti birimleri.
-
Evde bakım merkezleri veya birimler.
-
İşyeri sağlık ve güvenlik hizmeti sunulan birimler.
-
Belediyelere ait poliklinikler.
-
Özel poliklinikler.
-
Ağız ve diş sağlığı hizmeti veren özel sağlık kuruluşları.
-
Üniversiteler bünyesindeki mediko-sosyal birimler.
-
Türk Silahlı Kuvvetlerinin birinci basamak sağlık üniteleri.
-
18/12/1953 tarihli ve 6197 sayılı Eczacılar ve Eczaneler Hakkında Kanun kapsamında serbest faaliyet gösteren eczaneler.
-
Muayenehaneler.
Birinci basamak ayaktan ve yataklı teşhis, tedavi ve rehabilitasyon hizmeti sunan sağlık hizmet sunucuları entegre ilçe devlet hastaneleridir.
Birinci basamak sağlık hizmet sunucularının faaliyet izin belgelerine; ilgili birim tarafından onaylanmış çocuk, ergen, kadın ve üreme sağlığı birimi, enfeksiyon kontrol birimi, entegre sağlık hizmeti birimi, evde sağlık hizmeti birimi, kanser erken teşhis, tarama ve eğitim merkezi, sıtma savaş dispanseri, verem savaşı dispanseri, sağlıklı hayat merkezi, göçmen sağlığı merkezi, iş sağlığı ve güvenliği birimi, yetkilendirilmiş aile hekimliği birimi, sağlık evi, ilgili mevzuat kapsamında açılacak benzer birimler bağlı birim olarak eklenir.
224 No.lu Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesi Hakkında Kanuna göre Sağlık Ocağı Modelinin temel dayanakları ve özellikleri:
Sağlık ocaklarında tam süre çalışan geniş bir ekip tarafından sunulan, toplumcu anlayış ile, eşit, sürekli, parasız, entegre ve basamaklandırılmış sağlık hizmeti Sosyalleştirmenin önemli bir basamağı olarak şu yapılandırılmıştı. Bu yasanın temel ilkeleri 1) finansman ve 2) örgütlenme olarak iki başlık altında değerlendirilmişti.
Karma finansman modeline göre;
Vatandaşların ödedikleri prim,
Kamu kurumlarının bütçeleri ve
Cepten ödeme (madde 2) şeklinde sağlanmaktadır.
Sağlık ocaklarında sunulan her tür sağlık hizmetinden parasız yararlanacaktır (madde 14).
Buna göre tarafların eşitsizliği, parası olanlara istedikleri sağlık hizmetini seçme "hakkı" verilmekteydi. Bu durum “eşitsizlikçi-toplumsal” ve “parasız-eşitlikçi” çelişkili bir modeldi. Bu haliyle yasa sağlık sektöründe bir yandan kamusal, diğer yandan da özel sağlık sistemlerini standardize etmiştir. [Bu yapı “orijinalliği ve yetkinliği tescilli” olmadığının kanıtlarından değil de nedir?]
B. Örgütlenmeyle ilgili ilkeler:
a. Tam gün uygulaması (madde 3)
b. Basamaklı hizmet ve sevk sistemi
c. Entegre hizmet: Sağlık ocakları ve sağlık evleri (madde 10).
d. Nüfusa orantılı hizmet, dar-belirlenmiş 5000-10000 kişilik alanda geniş kapsamlı (entegre) hizmet (madde 2).
e. Ekip hizmeti: (madde 10).
f. Sürekli eğitim: (madde 12).
g. Alt yapı, donanım, araç temini: (madde 17).
h. Planlama ve değerlendirme üst kurulları (madde 21).
ı. Sektörler arası işbirliği (madde 22).
i. Toplum katılımı (madde 23).
j. Sözleşmeli personel istihdamı (madde 26).
2000’li yıllarda terk edilen Sağlık Ocağı Modelinin yeniden uygulanabilirliğinin koşulları ortadan kaldırılmış gözüküyor. Bu modelin avantaj ve güçlükleri var ve bunlara yukarıda değindik. Eksikliklerinin düzeltilmesi için yeterli özen ve istek gösterilmedi. Bu modelde bölge tek, ekip güçlü, düşük bütçeli ve hizmet toplum temelliydi.
Mevcut olan model bu modelin birçok temel ilkesinin reddi üzerine inşa edilmiştir. Bu modelde bölge parçalara ayrıldı, ekip dağıtıldı ve kişi hatta “hasta” merkezli hale getirildi. Hasta memnuniyeti, performans ve kesinti vb. çeşitli kriterler üzerine inşa edilen bu modelin eksiklikleri düzeltilmediği sürece sürdürülebilirliği güçtür.
Mevcut model, daha gelişmiş modernize teknolojik donanım ve fiziksel yapıya, dijital kayıt, laboratuvar vs. gibi geniş olanaklara sahip.
Geriye dönüşün nesnel koşulları ve beklentisi artık kaybolmuştur. Aile Hekimlerinin Sağlık Ocağı modeline yeniden dönmek gibi bir talebi olmadığı gibi bunun gerçekleşmesi için bir çabaları da yoktur.
Model ne olursa olsun birinci basamak sağlık hizmetlerinin başarılı olması için; (b konuşmamın özü burasıdır)
-
Kamusal,
-
Ücretsiz
-
Entegre
-
Nüfus orantılı
-
Ekip
-
Koruyucu-önleyici
-
Mobil
-
Sürekli eğitim
-
Toplumcu katılım
-
Sevk sistemi hizmetleri esas …
İlkeleri çerçevesinde yapılandırması lazım.
6. Burdur’da sağlık sektörünün somut durumu nedir? Ne yapılmalı? Nasıl yapılmalı?
Genel Sağlık Sendikası olarak ilimiz yöneticilerine, bürokratlarına, milletvekillerine, karar verici organlarına sık sık görüşlerimizi iletiyoruz. Burdur sağlık sisteminde Burdur Devlet Hastanesi ön plandadır. Ancak bir başka sağlık kuruluşuna da bir başka hastaneye de ihtiyacımız olduğunu düşünüyoruz. Tıp Fakültesi, Eğitim Araştırma gündemde dolaşıp duruyor. Biz bir tıp fakültesinin siyasiler tarafından popülist politika gereği ortaya atıldığı inancındayız. Ama ilimize de başka bir hastane gerekli olduğu inancındayız. Ne olabilir? Mesela bir Eğitim Araştırma olabilir.