İHH Burdur Kadın Kolları, ülkemizde son dönemlerde artan şiddet olaylarına ve İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarına dikkat çekmek amacıyla Cumhuriyet Meydanı’nda bir basın açıklaması düzenledi. Toplanan grup adına Burcu Yağcı, hem Türkiye'de artan suç ve şiddet vakalarını hem de Gazze'de devam eden insanlık dışı saldırıları kınayan bir açıklama yaptı.
"Ülkemizdeki Şiddet Olaylarına da Dikkat Çekilmeli"
Açıklamanın bir diğer önemli konusu ise Türkiye’de son dönemde artan şiddet olaylarıydı. Yağcı, Fatih’te iki genç kızın öldürülmesiyle sonuçlanan son olaylara dikkat çekerek, suç işleyen kişilerin toplumdan izole edilmesi gerektiğini savundu. "Onlarca suç kaydı bulunan insanlar toplumda tehlike saçmaya devam ediyor" diyen Yağcı, adalet sisteminde gerekli değişikliklerin yapılmasını talep etti.
"Uyuşturucu ile Mücadele Acil Bir İhtiyaç"
2024 yılına ait Adalet Bakanlığı verilerini paylaşan Yağcı, cezaevlerindeki mahkumların yüzde 33,7’sinin uyuşturucu suçlarıyla bağlantılı olduğunu belirtti. Bu durumun, Türkiye'de işlenen suçların büyük bir kısmının uyuşturucu nedeniyle gerçekleştiğini gösterdiğini ifade eden Yağcı, "Uyuşturucu ile mücadelede daha etkili adımlar atılmalı" dedi.
"Kadınlar ve Çocuklar İçin Daha Güvenli Sokaklar"
İHH Burdur Kadın Kolları, açıklamanın sonunda, kadınlar ve çocuklar başta olmak üzere toplumun daha güvenli bir ortamda yaşayabilmesi için yasal düzenlemeler yapılmasını talep etti. Yağcı, "Toplumsal huzurun sağlanması için tüm kurum ve kuruluşlar sorumluluk almalı" diyerek çağrısını yineledi.
Toplanan grup adına açıklama yapan Burcu Yağcı şunları söyledi;
“Bugün burada, İsrail’in Gazze’deki işgaline karşı durmak ve ülkemizde son dönemlerde artan şiddet ve cinayet hadiselerine dikkati çekerek gerekli adımların atılmasını talep etmek için toplandık. Tüm dünyanın şahit olduğu üzere, apertheid rejimi İsrail’in Gazze’ye yönelik insanlık dışı saldırıları devam ediyor. İşgalcilerin 7 Ekim 2023 tarihinden bu yana Gazze’ye yönelik saldırılarında, çoğunluğu kadın ve çocuk olmak üzere 50 binden fazla Gazzeli şehit oldu, 100 bini aşkın kişi ise yaralandı. Başta ABD olmak üzere Batılı ülkeler, İsrail’e verdikleri siyasi, ekonomik, silah ve mühimmat destekleriyle soykırımın suç ortakları olarak tarihe geçtiler. Bu şer ittifakı sebebiyle Gazze’de hiçbir yer güvenli değil. Camiler, okullar, BM binaları ve sığınma noktaları gibi mekânlar da dahil olmak üzere işgalciler her yere saldırıyor. Her gün Gazze’den parçalanmış çocuk bedenleri ve kana bulanmış bebek görüntüleri gelmeye devam ediyor. Dünyanın güvenliğine katkı sunma iddiasıyla kurulan kurum ve kuruluşlar sessiz, etkisiz ve büyük bir atalet içerisinde olanları yalnızca seyrediyor ya da Gazzeli mazlumlara hiçbir katkısı olmayan cılız söylemlerin ötesine geçemiyor. Gazze’de en az 2 milyon sivili evlerini yıkarak yerinden eden işgalciler barınma, gıdaya erişim, eğitim ve sağlık konusunda savaş mağduru insanların ihtiyaçlarının karşılanmasını da zorlaştırmakta, ambargo ve ablukayı daha da derinleştirmektedir. İsrail bir taraftan Gazze‘de soykırım suçu işlerken diğer taraftan ise Batı Şeria, Suriye ve Lübnan’a yönelik de insanlık dışı saldırılar gerçekleştirmektedir. İşgalci İsrail, kadın-çocuk, yaşlı-genç demeden, on binlerce sivili yok etmek için hedef gözetmeksizin saldırmakta, tarihin en ahlaksız savaş suçlarını işlemektedir. İsrail, BM İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, Cenevre sözleşmeleri ve başkaca uluslararası sözleşmelerdeki insani yardımların dokunulmazlığı esaslarına rağmen sivillere insani yardım ulaşmasını da engellemekte ve insanları açlık, kıtlık ve salgın hastalıklarla karşı karşıya bırakmaktadır. Büyük ekonomik, siyasi ve askeri güce sahip İslam ülkeleri sorumluluktan daha fazla kaçmamalı, harekete geçmelidir. İsrail; Kudüs’ü, Gazze’yi, Lübnan’ı, masum insanları hedef alırken somut ve kararlı adımların atılması için ne bekleniyor? İşgal rejiminin insan haklarını hiçe saydığı ve uluslararası hukuku tanımadığı 70 yılı aşkın bir süredir açık bir şekilde görüldü. Yapılan çağrıların, zulmü durdurmada etkili olmadığı hepimizin malumu. Uluslararası mekanizmaların işlevsizliği ve tıkanıklığı karşımızda bir vaka olarak durmaktadır. İşgalci İsrail vahşetinin durdurulması, masum insanların silahlara ve bombalara hedef olmaması için Birleşmiş Milletler başta olmak üzere uluslararası kuruluşlar bir an önce atmaları gereken somut adımları atmalıdır. Herkesi, Mescid-i Aksa’nın, Kudüs’ün ve Filistin’in özgürlüğü, siyonist zulmün ve işgalin sona ermesi için, yapılan eylemleri desteklemeye davet ediyoruz. Fert fert her birimiz Filistin için elimizden geleni yapmalıyız. Bizler Türkiye’nin sivil toplum kuruluşları ve halkı olarak Kudüs, Mescid-i Aksa ve Filistin özgür oluncaya kadar mücadelemizi tüm gücümüzle sürdürmeye devam edeceğiz. Gazze’de ne yazık ki işgalci İsrail’in insanlık dışı saldırıları sürerken, ülkemizde de son zamanlarda artan ve her birimizi üzen ferdi şiddet ve suç hadiseleri meydana gelmektedir. Yaşanan bu hadiselerde, nice canlar hayatlarını kaybediyor ve nice aileler yakınlarının acısını yaşıyor. Son olarak, geçtiğimiz hafta Fatih’te yaşanan elim hadisede, gencecik iki kız evladımız maalesef katledildi. Benzer olayların önüne geçilmesi için acil bir şekilde tedbirlerin artırılmasını, adli ve hukuki adımların atılmasını beklemekteyiz. Onlarca suç kaydı bulunan insanların toplumun içerisinde tehlike saçtığı bilinmektedir. Cinayet, uyuşturucu, taciz, tecavüz, gasp ve hırsızlık suçları başta olmak üzere işledikleri suçlarla masum insanlara zarar veren suçluların topluma karışmalarının önüne geçilmelidir. Adalet Bakanlığı’nın 2024 verilerine göre, ceza infaz kurumlarındaki mahkumların %33,7’si uyuşturucu madde ile bağlantılı suçlardan ceza almış durumda. Başka bir deyişle, bu durum ülkemizde işlenen her üç suçtan birinin uyuşturucu nedeniyle gerçekleştiğine işaret etmektedir. Bu istatistik, uyuşturucu ile mücadelenin ne kadar acil bir ihtiyaç olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Suçluların cezalandırılmasının ve ıslahının önüne geçen infaz yasasında değişiklik yapılmasını, sokakların kadınlar ve çocuklar başta olmak üzere toplum için daha güvenli hale getirilmesini bekliyoruz. Sivil toplum kuruluşları, yöneticiler, ilgili tüm kurum ve kuruluşlar ihtiyaç duyulan adımları atmalı, toplumsal huzur ve güvenin tesisi için gerekenleri yapmalıdır. Yeryüzünün tüm kirliliklerine karşı, akışı değiştirecek güçlü bir ses oluşturmak için tüm vicdanlı yürekler bir araya gelmelidir. Şefkati ve merhameti öncelemeli, acıları paylaşmalı ve yeni acıların yaşanmaması için gerekli tedbirleri almalıyız. Ülkemizdeki cinayet, vahşet, uyuşturucu ve istismar gibi her türlü kötülüğe karşı hep birlikte mücadele etmeli; Filistin’de yaşanan işgalci İsrail soykırımına karşı da sesimizi yükselterek tüm bu kötülüklere dur demeliyiz!”