Muğla'da belediye otobüsü şoförü olarak çalışan Cihan Altın, 5 yıl önce çalıştığı sırada yanına gelen bir yolcunun, "Sen Kömürcü Orhan'ın oğlu değil misin? Babana selam söyle" sözleriyle hayatının en büyük gerçeğiyle yüzleşti. Bu sözler üzerine, Cihan Altın, gerçek babasının, iş adamı Orhan Karaca olduğunu öğrendi.
Cihan Altın, annesi Suzan Yıldırım'dan, 1987 yılında adliyede çalıştığı dönemde Orhan Karaca ile bir ilişki yaşadığını ve bu ilişkiden doğan Cihan'ı resmi nikahlı eşi Yaşar Yıldırım'ın nüfusuna kaydettirdiğini öğrendi. Altın, büyük bir üzüntü yaşamasının ardından işinden ayrılmak zorunda kaldı ve Orhan Karaca'ya karşı babalık davası açtı.
Babalık Davası ve Büyük Miras
Mahkeme sürecinde, Cihan Altın'ın kütükteki babası olan Yaşar Yıldırım'ın mezarı açıldı ve yapılan testler sonucunda Yıldırım'ın biyolojik babası olmadığı belirlendi. Yapılan DNA testi sonucunda ise Orhan Karaca'nın Cihan Altın'ın biyolojik babası olduğu yüzde 99.9 oranında kesinleşti. Bu durum, Cihan Altın'ın Orhan Karaca'nın nüfusuna kaydedilmesine ve 15 taşınmaz ile 100 milyon liralık servete ortak olmasına yol açtı.
Cihan Altın ayrıca, babalık sorumluluğunu yerine getirmeyen Orhan Karaca'ya karşı açtığı 355 bin liralık manevi tazminat davasını da kazandı. Altın, kazandığı bu parayı Çocuk Esirgeme Kurumu'na bağışlayacağını belirtti.
Hukuki Emsal Teşkil Eden Bir Dava
Cihan Altın’ın avukatı Varol Turbay, bu davanın önemli bir hukuki emsal teşkil ettiğini belirtti. Yargıtay ve Bölge Adliye Mahkemesi'nin yeni kararlarında, DNA testi gibi somut delillerin bulunduğu durumlarda, babalık davasının sonucunu beklemeden manevi tazminat verilmesine karar verildiğini ifade etti. Bu dava, Türkiye’de manevi tazminat talebinin kabul edildiği ikinci emsal dava olarak kayıtlara geçti.