Bu kapsamda MAKÜ, Burdur ve Göller yöresine özgü kurak, olumsuz toprak ve çevresel etmenlere dayanıklı, verimi yüksek ve buğdaya da alternatif olabilecek tahıl üretimine odaklandı. MAKÜ akademisyenlerinin 3 yıldır yürüttüğü çalışmalar neticesinde ülkemiz dünya tritikale pazarında söz sahibi olmayı hedefliyor.
Fen-Edebiyat Fakültesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Siğnem Öney Birol, yürüttükleri çalışmalar hakkında bilgiler verdi. Birol, tarım simülasyon modelleri aracılığıyla gerçekleştirilen iklim-buğday-ekonomik modellemeye dayanarak kuraklık kaynaklı verim düşüklüğüne dikkat çekti ve şunları ekledi:
“Bugünlerde, geliştirilen tahıl simülasyon modelleri, zorlu iklim koşullarının ve ekstrem çevresel olayların buğday rekoltesi, fiyatı ve küresel tedarik zinciri üzerindeki etkilerini incelemek için geliştirdikleri iklim-buğday-ekonomik modellemesine dayanarak, 2 °C'lik sıcaklık artışının dahi küresel buğday arz ve talep zinciri üzerinde, özellikle düşük rakıma sahip bölgelerde buğday rekoltesinin %15'in üzerinde düşüşe sebep olacağını, tüketiciler açısından ise ortalama küresel buğday fiyatlarının %1,8 oranında artacağı ortaya koyulmuştur. Aynı öngörü, iklim değişikliğinin en acı etkisinin 2050 yılında %1.9 oranında azalarak en düşük seviyedeki buğday üretimi ile yaşayacağımızı öngörmekte. Yapılan çalışmalar buğday rekoltesinin 1980-2010 yılları arasında %5.5 oranında düştüğünü göstermekte. Bu sonuçlar da biz bitki bilimcileri yöreye özgü, alternatif tahıl ürünleri geliştirmeye ve üreticiye sunmayı itmektedir. Biz burada laboratuvarımızda, küresel iklim değişikliğinin en yoğun etkisi olan sıcaklık ve kuraklığa uyum gösterebilen tahıl ve endüstri bitkilerinin uyum yeteneklerini artırmayı hedef alan çalışmalar yürütmekteyiz. Omik Araştırmalar Laboratuvarımızda, sürdürülebilir tarım için ‘İnsanlık adına bol miktarda besleyici gıda ürünü sağlamak istiyorsak, değişen iklimimiz karşısında hem sağlıklı hem de besin değerleri yüksek, biyomühendislik çalışmalar ile desteklenen, bitki bünyesinde düzenlemeler yapmak zorundayız’ ilkesi ile çok çeşitli tahıl bitkilerinin çevresel uyum yeteneklerini artırmayı hedefleyen araştırmalar yürütüyoruz.”
MAKÜ, Dünya Tritikale Pazarında Söz Sahibi Olmayı Hedefliyor
Tritikalenin kurak ve besin elementinden yoksun topraklarda da gelişebilir olmasının hayvan yemlerinde giderek artan şekilde benimsendiğini bundan dolayı küresel tritikale pazarının oluşmasını da sağladığını belirten Birol, gerçekleştirdikleri çalışmalar sonucunda elde edilecek kazanımların da altını çizerek şunları vurguladı: “Bölgesel Kalkınma odaklı üniversite olma misyonumuz vesilesiyle biz de öncelikle Burdur ve Göller yöresine özgü kurak ve olumsuz toprak ve çevresel etmenlere dayanıklı verimi yüksek, buğdaya alternatif tahıl üretimine odaklandık. Laboratuvarımızda da ülkemizdeki mevcut tritikale çeşitlerinin kuraklığa dayanıklılık performansları, hastalık dirençleri, hayvan yemi olarak kullanımı bakımından besin değerlerini değerlendirdik. 3 yıldır yürüttüğümüz çalışmalarımızı laboratuvar koşulları ve üniversitemiz çiftlik arazilerinde deneme yaparak tasarladık. Mevcut sonuçları yeni nesil teknolojiler ile destekleyerek kurak koşullara uyum sağlama yeteneği yüksek, verim ve kalite özellikleri ile enerji, nişasta, protein içeriği, kalsiyum, A, D ve E vitaminleri bakımından zengin Avrupa Birliği tahıl normlarına uygun yeni bir Tritikale çeşidi geliştirmek için çalışmalarımızı Ankara Tarımsal Araştırma Enstitüsü ile birlikte sürdürüyoruz. Çalışmalarımız sonuçlandığında yeni nesil tritikale çeşidimiz, ülkemiz hayvancılığının geliştirilmesinde ihtiyaç duyulan kaba yem açığının karşılanmasına, tritikale ithalatında dünya sıralamasında ülkemizi üst sıralara taşıyacak ve ülkemiz kaliteli kaba yem ihtiyacının da karşılanmasına katkı sağlayacaktır. Bu bağlamda, 2023-2028 yılları arasında yıllık bileşik büyüme oranının 554,22 milyon dolardan %2,92'lik bir artışla 2028'e kadar 640 milyon dolara yükselmesi beklenen dünya Tritikale Pazarında “MAKÜ” çeşidi ile yerimizi almak, toplumsal katkı adına en yüksek hedefimiz olarak sırtladığımız yükümüzdür.”
Omik Araştırmaları Laboratuvarında gerçekleştirilen diğer endüstri bitkileri hakkında bilgiler veren Burdur Gıda Tarım ve Hayvancılık Meslek Yüksekokulu Bahçe Tarımı Programı öğretim üyesi Doç. Dr. Selman Uluışık ise insan kaynaklı iklim değişikliğinin çok daha hızlı meydana geldiğini ve endüstri bitkilerinin bu durumdan hızla zarar gördüğünü vurgulayarak şunları ekledi: “Ülkemizin domates üretiminde dünyanın en büyük üreticilerinden biri olmasından dolayı çalışmalarımızda model olarak domatesi kullanmaktayız. Buradaki çalışmalarımızda da domateslere farklı su konsantrasyonları vererek tam sulama, yarım sulama, çeyrek sulama gibi farklı su miktarları vererek hangi çeşidin kuraklığa dayanıklı olduğunu belirleyip moleküler ıslah çalışmaları ile yeni bir çeşit ortaya çıkarmayı amaçlamaktayız.”