Burdur Gölü’nün Durumuna Dikkat Çekti
Burdur Gölü'nün kurumasından duyduğu derin üzüntüyü dile getiren Ezgü, yanlış sulama yöntemlerinin ve su kaynaklarının yanlış yönetilmesinin gölün kurumasına yol açtığını söyledi. Özellikle salma sulama yöntemine dikkat çekerek, bu tür tekniklerin büyük oranda su israfına neden olduğunu ve göl seviyesinin ciddi şekilde düştüğünü belirtti.
“Burdur’da yüzmeyi bu gölde öğrendik. Şimdi ise göl gözlerimizin önünde kuruyor. Bu kadar net bir şekilde ortaya konan sorunlar var; yanlış sulama, mısır ekimi ve gölü besleyen derelerin önünün kesilmesi gibi."
"Her gelişimde bazı konulara üzülüyorum. Mesela gölün haline çok üzülüyorum. Biz burada yüzmeyi öğrendik. Buradaki sorunlar çok net bir şekilde dile getirildi. Yanlış sulama yapılıyor, her tarafta mısır ekili.
Dolayısıyla çok fazla su çekiliyor ve gölü besleyen derelerin önü kesilmiş, set çekilmiş. Göl beslenemez hale geldi. Yanlış ekim yapılıyor. Belki artık küçükbaş hayvancılığa dönmemiz gerekecek; yani büyükbaştan küçükbaşa geçiş yapmamız gerekecek. Burada 3000 tane sondaj kuyusu varmış. Bu ne demek? Dip suyu çekiyoruz ve salma usulü sulama yapıyoruz. Bunun da %90'ı buharlaşıyor.
Bu durum, bileşik kaplar misali gölün seviyesini düşürüyor. Akdeniz Üniversitesi'nden doçent bir öğretim görevlisi arkadaşımız vardı. Onun bir raporu var; İncesu’daki Menderes’in kaynağının yıllık taşkınının, bizim buradaki yıllık su kaybına katkı sağlayabileceğini rapor etmiş. Mesela, oradan buraya uygun bir kanal açılabilir, destek alınabilir. Buharlaşınca kimsenin suyunu da çalmıyoruz, hepimizin. Bu doğa hepimizin. Oranın taşkınını buraya aktarabiliriz. Ama bu salma usulü sulamayı durdurmak lazım. Biraz irade gerekiyor. Göz göre göre göl kurudu. Bu çok acı bir şey."
Küçükbaş Hayvancılığa Dönüş Önerisi
Ezgi ayrıca, Burdur’un tarım politikalarının yeniden ele alınması gerektiğini vurguladı. Büyükbaş hayvancılıktan küçükbaş hayvancılığa geçişin daha uygun olacağını savundu. Şehirdeki sondaj kuyularının aşırı kullanımından da endişe duyduğunu belirtti.
Mehmet Akif Ersoy ve Fakir Baykurt’un Mirasına Sahip Çıkılmalı
Kültürel açıdan da kentte bir eksiklik olduğunu ifade eden Ezgü, Mehmet Akif Ersoy ve Fakir Baykurt gibi önemli isimlerin Burdur’un ruhunda yaşatılması gerektiğini söyledi. Bu değerli şahsiyetlerin anısına heykeller dikilmesini ve şehrin bu kültürel mirası unutmamasını önerdi.
"İstiklal Marşı’mızın yazarı ve buranın milletvekili ama kentte Mehmet Akif Ersoy’un ruhu yok. Buraya gelen insanlar, dışarıdan gelen öğrenciler, yabancılar, askerler ve yerli halkın ruhunda bu değerler önce yaşamalı.
O mısralar: Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak; sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak. Bu yazının bir kere kentte olması lazım. Onun heykelinin olması lazım. Altında onunla ilgili bir açıklama olması lazım. Bu kentin ruhu için gerekli.
Bir de Fakir Baykurt... 'Yılanların Öcü', 'Irazca’nın Dirliği'. Yani Fakir Baykurt’un ruhu burada yok. Fakir Baykurt’un bir heykelinin olması lazım. Avrupa’da bu işler böyle yapılır. Kültür ve sanat, oranın yetiştirdiği insanların ruhuyla yaşar. O kentin sokaklarında Fakir Baykurt’un heykelinin olması, altında kim olduğunu ve eserlerini anlatan bir açıklama bulunması gerekiyor. Nesillere nasıl aktarılacak bu değerler?
Hamit Cine, Salih Urhan, Ahmet Yamacı... Bunlar bizim ustalarımız, büyüklerimiz. Bu kültürü bize aktaranlar. Onların kitaplarıyla, notalarıyla, sesleriyle büyüdük biz. Ama şimdi ruh yok. İstasyon Caddesi’ne bakıyorum; keman çalan bir motif var, diğer enstrümanlar var. Ama biz Yörük memleketiyiz, burada neden bir bağlama yok? Düşünebiliyor musunuz? Ahmet Yamacı, Salih Urhan böyle meşk yaparlarken, bir sipsici eşliğinde bir kompozisyon... Buranın ruhu budur."
Turizmin Gelişmesi İçin Yerel Değerler Kullanılmalı
Sümer Ezgü, turizmin yerel kültür ve değerlerle gelişmesi gerektiğini savundu. Şehirde turizm etkinlikleri düzenlenirken yerel müziğin, dansların ve mutfağın ön plana çıkarılması gerektiğini belirtti.
“Turizmi, dışarıdaki değerlere değil kendi kültürümüze, mutfağımıza, türkülerimize dayandırmalıyız. Burdur’un turizm gücü, kendi öz kaynakları ve kültürel zenginliklerinde yatıyor.”