"Egemenlik kayıtsız, şartsız milletindir" anlayışını devlet yönetimine kabul ettiren, demokrasiyi yücelten cumhuriyetin ilanı üzerinden tam 101 yıl geçti.
101 yıl önce atılan tarihi adımla Türk milletinin bağımsızlık mücadelesindeki hedeflerinin dönüm noktası çizildi...
Mustafa Kemal Atatürk'ün "Yarın cumhuriyeti ilan edeceğiz" sözü de, bu tarihi mücadelenin başlangıcını müjdeleyen önemli bir ifadeydi.
Güçlü bir ülkenin temelini atan bu sözün hikayesini sizler için derledik.
"YARIN CUMHURİYETİ İLAN EDECEĞİZ"
24 Temmuz 1923 yılında Lozan Antlaşması ile Türkiye, 'bağımsız devlet' ünvanını kazanmıştı. Ancak henüz rejimin belirlenememesi ve bir cumhurbaşkanı seçilememesi sorun teşkil ediyordu; dış devletler tarafından yeni bağımsız devletin tanımının açıkça yapılması isteniyordu.
Tüm bu dışarıdan gelen baskı ve 27 Ekim 1923’te İcra Vekilleri Heyeti'nin istifası ve Meclis'in güvenini kazanacak bir kabine listesinin oluşturulamaması, Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarını o tarihte bir araya getirdi; 28 Ekim 1923...
NUTUK KİTABINDA ANLATTI
Mustafa Kemal Paşa, Çankaya Köşkü'nde İsmet Paşa, Ali Fuat Paşa, Halit Paşa ve Kemalettin Sami Bey'i ağırladı.
O gece yaşananlar anbean Nutuk kitabında şöyle anlatılıyor;
Gece olmuştu... Çankaya'ya gitmek üzere Meclis binasından ayrılırken, koridorlarda beni beklemekte olan Kemalettin Sami ve Halit Paşa'lara rastladım. Ali Fuat Paşa, Ankara'dan hareket ederken bunların Ankara'ya geldiklerini o günkü gazetede 'Bir Uğurlama ve Bir Karşılama' başlığı altında okumuştum. Daha kendileriyle görüşmemiştim. Benimle konuşmak üzere geç vakte kadar orada beklediklerini anlayınca, akşam yemeğine gelmelerini, Milli Savunma Bakanı Kazım Paşa vasıtasıyla kendilerine bildirdim.
"DERHAL DÜŞÜNCEME KATILDILAR"
İsmet Paşa ile Kazım Paşa'ya ve Fethi Bey'e de Çankaya'ya benimle birlikte gelmelerini söyledim. Çankaya'ya gittiğim zaman, orada, beni görmek üzere gelmiş bulunan Rize Milletvekili Fuat, Afyonkarahisar Milletvekili Ruşen Eşref Bey'lerle karşılaştım. Onları da yemeğe alıkoydum.
Yemek sırasında: 'Yarın Cumhuriyeti ilan edeceğiz' dedim. Orada bulunan arkadaşlar, derhal düşünceme katıldılar. Yemeği bıraktık. O dakikadan itibaren, nasıl hareket edileceği konusunda kısa bir program yaparak arkadaşları görevlendirdim. Yaptığım programın ve verdiğim talimatın uygulanışını göreceksiniz.
YASA TASARISI TARTIŞMALARI ATEŞLEDİ
Paşa, kürsüde yaptığı konuşmada 1921 anayasasını yani Teşkilât-ı Esasiye Kanunu'nun bazı noktalarına açıklık getirmek gerektiğini ve bu şekilde uyumlu bir hükümet kurulabileceğine dair bir konuşma yaptı. Meclis'e tekrar sunulan yasa tasarısı, bir kez daha heyet içinde tartışmaları ateşledi.
"DEVLETİN BAŞKANI YOKTUR DEDİLER"
İsmet Paşa, tartışmalar arasında heyete şöyle bir konuşma yaptı;
Parti Başkanı'nın teklifini kabule ihtiyaç kesindir. Bütün dünya, bizim bir hükümet şekli görüştüğümüzü biliyor. Bu görüşlerimizi bir sonuca bağlayıp açıklamamak, güçsüzlüğü ve karışıklığı sürdürmekten başka bir şey değildir. Bir tecrübemden söz edeyim. Avrupa diplomatları bu konuda beni uyardılar. 'Devletin başkanı yoktur' dediler. 'Şimdiki idare şeklinize göre başkan, Meclis Başkanı'dır. Demek ki siz, bir başka başkan bekliyorsunuz.' Avrupa'nın düşüncesi işte budur.
Oysa, biz böyle düşünmüyoruz. Millet, hâkimiyetini ve mukadderatını fülî olarak eline almıştır. O halde bunu hukukî olarak dile getirmekten neden çekiniyoruz? Cumhurbaşkanı olmadan Başbakan seçilmesini teklif etmek kanunsuz olur. Bunda şüpheye yer yoktur. Başbakanın seçilebilmesi için, Gazi Paşa Hazretleri'nin teklifinin kanunlaşması gerekir. Genelleşmiş olan bir zaafın sürdürülmesinin anlamı yoktur. Partinin bütün millete karşı yüklendiği sorumluluğun gereklerine uygun olarak hareket etmek zarurîdir.
"YAŞASIN CUMHURİYET"
Heyetteki Abdullah Azmi Efendi'nin, "Meselenin önemi meydandadır. Görüşme devam etsin" diye yükselen itirazına rağmen teklif, "Yaşasın Cumhuriyet!" seslerinin yükselmesiyle kabul edildi. Ardından yapılan Cumhurbaşkanlığı oylaması ile 158 milletvekilinin tamamı, Cumhurbaşkanı olarak Mustafa Kemal Atatürk'ü seçti.