Burdur Ticaret Borsası Başkanı Ömer Faruk Gündüzalp, “Yağış rejimi ve iklim değişikliği nedeniyle kurak geçen kışın ardından Burdur’da birçok ekili arazimizde mahsullerimiz büyümeden kurudu ve belki de Burdur’un tarımsal üretimdeki en kötü yıllarından birisine şahitlik edeceğiz.” dedi.

Burdur Ticaret Borsası Başkanı Ömer Faruk Gündüzalp,  Burdur Teke Yöresi 9. Tarım, Hayvancılık, Tarım Teknolojileri ve Yem Fuarı açılış töreninde konuşma yaptı.

Başkan Gündüzalp, konuşmasında tarım ve hayvancılık alanındaki sorunları ve yapılması gerekenler hakkında açıklamalarda bulundu.

Gündüzalp şunları söyledi;

Burdur'da mis kokulu "Gül Yolu" açıldı Burdur'da mis kokulu "Gül Yolu" açıldı

“TARIM VE HAYVANCILIK SEKTÖRÜ, GÖÇ NEDENİYLE BÜYÜK KAYIP YAŞIYOR”

“Fuarlar, şehirlerin ve sektörlerin ticaretini büyütmek, alıcı ve satıcıyı bir araya getirip hem yeni teknolojileri ve yöntemleri hem de pazarı geliştirmek için yapılan bir organizasyondur. Burdur’da bu yıl 9. Kez bizi buluşturan Teke Yöresi, Tarım, Hayvancılık, Tarım Teknolojileri ve Yem Fuarımız da sektörlerimizin gelişimine katkı sağlayan, üreticilerimizin gelişen teknoloji ve yeniliklerle birlikte, sektörün nabzını tutmayı amaçlayan, Burdur’un en önemli buluşmasıdır. Her ne kadar hala istediğimiz seviyeye çıkaramamış olsak da bizleri 9. Kez bir araya getiren fuar, tarım ve hayvancılık şehri olan Burdur’umuzun gelişimine, ulusal ve uluslararası seviyede sektörün bir araya gelmesine öncülük edecek konuma mutlaka ulaşacaktır. Tarım ve hayvancılık sektörümüz, kırsal yaşam alanlarından şehirlere oluşan göç nedeniyle büyük kayıp yaşamaktadır. Göçün en önemli sebepleri ise sektörün ağır çalışma şartlarıdır. Sadece ülkemizde değil, dünyada tarım ve hayvancılık faaliyeti yürütmek gerçekten büyük emek isteyen, fedakarlık gerektiren bir sektördür. Bu noktada tarımdaki teknolojik gelişimler, üreticimizin emeği ve sosyal yaşamı açısından olumlu değişimleri de peşi sıra getirmektedir. Fuarlar da tam da burada önemini göstermekte, sektördeki teknolojik değişimi ve ürünleri, üreticimize ulaştırmaktadır. Dünya tarım ve hayvancılığındaki dönüşüme ayak uydurmak için, tarımsal gelişmeleri, yenilikleri, markaları, AR-GE çalışmalarını, akıllı tarım ve hayvancılık teknolojileri ile çözümlerini fuar aracılığıyla ÜRETİMİN VE ÜRETİCİNİN KENTİ OLAN BURDUR’UMUZA taşımak, hepimizin ortak görevidir.

“ENFLASYON ÜRETİM POLİTİKALARIYLA DÜŞER”

Ülkemizde yıllardır artan ve şehirlileşen toplumun, özellikle tarımsal üretimin dışında bir yaşam kurmasının bedeli, bugün ağır bir şekilde ödenmektedir. Köyler boşalırken şehirlerde artan nüfus, çarpık kentleşme, imar sorunları, işsizlik, toplumsal ve ekonomik problemleri beraberinde getirmiştir. Diğer taraftan ise sanayileşme sürecinde yapılan yanlış hamleler, Türkiye’yi güçlü ve net ihracatçı olabileceği tarımsal üretimin dışına itmiş, ithalatçı ülke konumuna sokmuştur. Bugün Avrupa ülkeleri yeşil mutabakatla hayvan varlığını azaltmaya veya sabitlemeye çalışırken, ülkemiz ne yazık ki artan nüfusunu azalan toprak ve hayvan varlığıyla doyuramadığı için, milyar dolarlar harcayarak tahıl ve hayvan ithal etme uğraşındadır. Bu durum özellikle enflasyonla mücadelenin en büyük problemlerinden birisi haline gelmiştir. 2023 Yılında dünyada gıda enflasyonu %10,4 düşerken, ülkemizde %69,6 artması, 2020 yılından bu yana dünyada gıda enflasyonunun artışı %20 bandında iken ülkemizde %450’lere ulaşması, enflasyonu düşürmenin bize göre para politikalarıyla değil, üretim politikalarıyla mümkün olacağını göstermektedir.

“ÜLKEMİZ İÇİN MİLLİ MESELEDİR”

Yarın buğday aldığımız Ukrayna ve Rusya, hayvan getirdiğimiz Uruguay, Brezilya veya diğer ülkeler, yem hammaddesi aldığımız ülkeler ithalatı durdurduğunda ne yapacağız? Cevap belli! Daha pahalı ürün satın almak zorunda kalacağız, enflasyon artacak, belki de gıdaya erişemeyeceğiz. Yapmamız gereken tek iş üretimdir. İthalata harcanan milyar dolarlık kaynaklar, yerli üretimin artması için harcanıp üretim maliyetleri düşürülmelidir. Çünkü üretim maliyetleri düşmeden, tüketim maliyetlerinin düşmesini beklemek mümkün değildir. Üretim maliyetlerini düşürmenin tek yolu ise tarım ve hayvancılıkta ithalatçı yaklaşım yerine üreticiyi destekleyici yaklaşımların geliştirilmesi, yem, süt, mazot desteklerinin artırılması gerekiyor. Ülkemiz için bu milli bir meseledir! Ne Türk tarımını ne Türk hayvancılığını ne de Türk toplumunu kaderine terk etmek sorunların çözümü olmadığı gibi iyileşmesi zor yaralara sebep olacaktır.

“BURDUR’UN TARIMSAL ÜRETİMİNDEKİ EN KÖTÜ YILLARINDAN BİRİSİNE ŞAHİTLİK EDECEĞİZ”

Bugün enflasyon kadar önemli diğer bir problemimiz ise küresel ısınmadır. Dünya Meteoroloji Örgütü, 2023 yılını dünya tarihinin en sıcak yılı olarak ilan etti ve 2027’ye kadar sıcaklıkların artarak süreceğini açıkladı. Bu durumun en somut örneklerinden birisini, kendi şehrimizde bu yıl içerisinde yaşıyoruz. Yağış rejimi ve iklim değişikliği nedeniyle kurak geçen kışın ardından Burdur’da birçok ekili arazimizde mahsullerimiz büyümeden kurudu ve belki de Burdur’un tarımsal üretimdeki en kötü yıllarından birisine şahitlik edeceğiz. Anlaşıldığı gibi küresel ısınmaya karşı alacağımız tedbirlerde zamanla yarışıyoruz. Sürdürülebilir bir tarım ve yaşam için özellikle Paris İklim Anlaşmasıyla kararlaştırılan Avrupa Yeşil Mutabakatına uygun şekilde, planlı, yenilikçi ve verimli dönüşümlere ihtiyacımız var. Küresel ısınmaya karşı üretimden tüketime kadar tüm alanlarda karbon ayak izimizi azaltmalıyız. Bu kriz artarak sürecek olursa gıda ve tarım sektörlerimizin olumsuz yönde süren gidişatı, daha kötü boyutlara evrilecektir. Her yıl ülkemizde 26 Milyon ton sebze ve meyve, 400 Bin Ton’u geçen buğday’a tekabül eden ortalama 2 Milyar adet ekmek israf edilmekte. Ülkemizde evsel atıkların %50’si gıda ürünlerinde ve kişi başına düşen gıda israfımız yıllık 90 kg ortalamasında. Ayrıca ülkemizde tatlı su kaynaklarının %70’i tarımda, %22’si enerji üretiminde, yalnızca %8’i içme suyu ve evlerde kullanılmaktadır.

“ISLAH PROGRAMLARI YAPMALIYIZ”

Hayvancılıkta sera gazı emisyonunu azaltmak için yem verimliliğini artıran, metan emisyonlarını azaltan besleme stratejileri belirlemeliyiz. Metan emisyonlarını azaltacak genetik çalışmalar ve ıslah programları yapmalıyız, gübreleri optimize ederek azot salınımını azaltmayı denemeliyiz. Ayrıca orman koruma, ağaçlandırma, ve sürdürülebilir mera yönetimi, karbon depolama kapasitemizi azaltacaktır. Tarımda ise dijital dönüşüme ayak uydurmalı, özellikle su kullanımını daha da azaltacak teknolojik uygulamalar benimsenmeli. Su yönetimi, gübre yönetimi, organik tarım gibi planlamalar yapılmalı. Az suyla üretimdeki verimi artırıcı yöntemler, kurumlarımız eliyle uygulamaya geçirilmeli, araştırma tarlalarıyla yeni, yerli ve verimli mahsullerin sayıları artırılmalıdır. Bu tür projeleri kooperatiflerimiz, tarım sanayi tesislerimiz, özel çiftliklerimiz, Tarım ve Orman İl Müdürlüğümüz ve şehrimizin yüz akı olan Mehmet Akif Ersoy Üniversitemizle yapacağımız çalışmalarla geliştirebiliriz.

“FUARA İSMİNİ VEREN TEKELERİMİZİ TEK TEK KAYBEDİYORUZ”

Tarım ve hayvancılığın en büyük sıkıntısı haline gelen şehirlere göç, kuraklık ve artan maliyetlerin sonucunu en net gördüğümüz şehirlerden birisi ne yazık ki Burdur. Şehrimizde büyükbaş hayvan varlığımız son 12 yılın en düşük seviyesine ulaşırken, küçükbaş hayvan varlığımız 40 yılda 626 Bin’den 355 Bin’e düştü. Teke Yöresi kültür başkenti olarak adlandırılan, fuara da ismini veren tekelerimizi ne yazık ki tek tek kaybediyoruz. Burdur’umuzda özellikle küçükbaş hayvancılığın sorumluluğunu Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi’mize bırakmadan hep birlikte yeniden canlandırmamız gerekmektedir. Nakliye ve komisyon maliyetleri nedeniyle, tarladan çıkan ürünler satış alanına gelene kadar orantısızca artıyor. Bu durum karşısında, Burdur’umuzda tarımsal ürün çeşitliliğini artırmalı, mümkün olduğunca kendi ihtiyaçlarını karşılayan şehir pozisyonunda olmalıyız. Ayrıca yıllardır söylediğimiz az su tüketen ürünlere yönelmeli, büyükbaş hayvan varlığımızı sabit tutup, süt verimini artırmalı, küçükbaş hayvan varlığımızı artıracak uygulamalara yönelmeliyiz. Tarım ve hayvancılık kenti olmakla övünmemize rağmen, gençlerimizi tarım ve hayvancılık sektörüne yönlendirecek ve profesyonelleştirecek Tarım ve Hayvancılığa dayalı Meslek Liselerinin artmasını sağlamalıyız. Bu konuda tüm kurumlarımızla Milli Eğitim Bakanlığımıza talebimizi ileterek sonuç almamız gerekir.

“YENİ FUAR, SERGİ VE KONGRE SALONUNU HAK EDİYORUZ”

Burdur, Gıda Üretim şehri olmayı fazlasıyla hak ediyor. Tarım ve hayvancılık sektörünün önemli kollarından olan yem fabrikaları, soğuk hava depoları, deri sanayi tesisleri, un ve makarna fabrikaları ile tahıl depoları gibi sektörlerin, Burdur’da varlığını sağlayarak, tarım ve hayvancılığın bütün alanlarına hakim olmalıyız. Bunun için de şehrimizde, Tarım ve Hayvancılığa dayalı İhtisas OSB kurulması sağlanmalı, tarımsal üretim tesislerine önem verilmelidir. Mevcutta üretim tesisi bulunan kooperatiflerimizin üretim ve pazar alanlarını yerel bürokrasinin de desteğiyle genişletmeli, emeğin payı kooperatiflerimiz aracılığıyla köylülerimize de dağıtılmalı, kazançları artırılmalıdır. Yerel ekonomiyi de canlandıracak, süt ve süt ürünleri fabrikası ortaklığı oluşturularak, Burdur’un sütü Burdur’da işlenip şehir ekonomisine katkı sağlanmalıdır. Kurak geçen kış dönemi nedeniyle Burdur’da tahıl üretimimizin büyük oranda düşeceği ortadadır. Buna karşı üreticilerimiz kuraklık desteği ve Ziraat Bankasına olan tarım kredilerinde erteleme talep etmektelerdir. Buradan onların da sesi olmak isteriz. Ayrıca, fuarımızı 9 yıldır pazar yerinde yapıyoruz. Yeni ulusal ve uluslararası fuar ve etkinliklere ev sahipliği yapabilmemiz için, büyük bir sergi, fuar ve kongre alanını hak ediyor diye düşünüyorum. Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi selamlıyor, fuarımızın tarım ve hayvancılık sektörümüze faydalı olmasını diliyorum.”

Kaynak: MUHAMMET FATİH BAŞCI