'Tarih ve kültür kenti Burdur'un, sahip olduğu bu birikimi, zenginliği yansıtan yerlerden biri olan Gölhisar İbecik sınırları içindeki BUBON antik kenti'ndeki tarihi değerler, yurt dışına kaçırılan eserler, yeniden Türkiye'ye, Anadolu topraklarına kazandırılıyor. Geçtiğimiz aylarda Kasım 2022'de de Türkiye'de bulunan antik kentlerden yıllar önce yağmalanarak Amerika'ya götürülen 9 parçadan oluşan 6 eser, ABD ve Türkiye'nin ortak çalışmasıyla yeniden ait oldukları yere kazandırılmış, Türkiye'ye getirilmişti... İşte; bu eserlerden biri de Bubon antik kenti'nden kaçırılan Verus bronz heykeli olmuştu... Verus heykeli, günümüze ulaşabilen insan boyutundaki nadir bronz heykellerden biri olarak kabul ediliyor.  

Eserlerin komşu ilimiz Antalya'daki lansman toplantısında konuşan Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy;

Bugün yıllarca önce bulunduğu topraklardan ayrılan eserlerin, ‘önemli emekler’ ve ‘hukukun üstünlüğü ilkesi’ çerçevesinde yeniden ait olduğu yere iade edilmesi için bir araya gelmiş bulunuyoruz. İadesi sağlanan eserlerin her birisinin seyri farklı. Ama ortak noktaları, ait oldukları topraklardan koparılmış olmaları ve bakanlığımızın yarım asırdır onların peşini bırakmaması 1967 yılında ABD’de açılan sergide yer alan bir grup bronz heykelin, Türkiye kökenli olduğu değerlendiriliyor ancak nereye ait olduğu bilinmiyordu.

Bu eserlerin nereye ait olduğunu ispatlamak için büyük bir mücadeleye giren Jale İnan Hoca, 1970’li yıllarda Burdur’da yer alan başka bir bronz heykel buluntusundan haberdar oluyor. Söz konusu heykeli, ABD’de gördüğü örneklerle karşılaştırdığı zaman, kökenlerinin Burdur ilimizin sınırları içinde yer alan Bubon Antik Kenti olduğunu anlıyor.

Bunun üzerine alanda kazılara başlıyor ve sergide yer alan heykeller ile alanda bulduğu heykel kaidelerinin üstündeki yazıtları eşleştiriyor. Bu çalışması dünya çapında kabul görüyor." diye konuşmuştu... Şimdi de yine ABD'den 12 tarihi eser daha Türkiye'ye iade edildi, Antalya'ya getirildi.

Amerika’daki 12 tarihi eser iade edildi

Amerika’da ele geçirilen Anadolu’ya ait olan 12 tarihi eser iade edildi. Bu eserler için de yine Bubon antik kentine ait, "Bubon Bronz Kol ve Septimius Severus heykeli de" yer alıyor. Uzun süren davalar sonucu Türkiye'ye verilmesi kararlaştırılan tarihi eserler, Manhattan Bölge Savcılığı ofisinde New York Başkonsolosu Reyhan Özgür ile Kültür ve Turizm Bakanlığı yetkililerinin hazır bulunduğu törenle iade edildi.

Başkonsolos Özgür, törende yaptığı konuşmada New York Bölge Savcısı Alvin Bragg ve İç Güvenlik Soruşturma Bürosu ajanlarına teşekkür etti. Eserlerin sergilendiği salonda yapılan konuşmalar sonrası Başkonsolos Özgür ve DelPizzo tarafından atılan imzalarla devir teslim işlemleri tamamlandı. New York Kültür Ataşeliği yetkilileri, Burdur, Konya, Şanlıurfa, Çanakkale, Manisa, Antalya ve Doğu Anadolu gibi Türkiye'nin farlı bölgelerine ait 12 değerli tarihi eser THY Kargo ile Türkiye'ye gönderildi. Yetkililer, iade edilen eserler arasında bulunan Burdur'un Boubon Antik Kenti'ne ait bronz Septimus Severus heykelinin ise ayrı bir öneme sahip olduğunu kaydetti. ABD'de ele geçirilerek Türk yetkililere teslim edilen tarihi eserlerin listesi şöyle:

" Tunç boğa arabası (2 adet), Roma dönemi askeri diploma, Neolitik Hacılar Ana Tanrıça figürü, Urartu dönemi terakota vazo, Roma dönemi bronz büst taçlı erkek başı, Killia tipi mermer idol, Hydai Antik Kenti kökenli oinokhoe, Çatalhöyük kökenli taş heykelcik, Roma dönemi tetrarkh heykel başı, Perge Tiyatrosu'ndan heykel başı, Bubon bronz kol ve Septimius Severus heykeli."

ABD'de ele geçirilen 12 tarihi eser, Antalya'ya getirildi

ABD'de ele geçirilen, Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın yürüttüğü çalışmalar sonucu mahkeme kararıyla Türkiye'ye iade edilen Anadolu kökenli 12 tarihi eser, Antalya'ya getirildi. Uzun süren davalar sonucu Türkiye'ye verilmesi kararlaştırılan ve iki gün önce New York Başkonsolosluğu'na teslim edilen tarihi eserler, THY Kargo uçağı ile Antalya Havalimanı'na indirildi. Üzerinde 'diplomatik kargo' yazısı bulunan özel kasalarla taşınan eserler, Antalya Müze Müdürü Mustafa Demirel ve Kültürel Miras Koruyucuları ekiplerince teslim alındı. Kamyona yüklenen eserler, eskort eşliğinde Antalya Müzesi'ne getirildi. Eserlerin havalimanından müzeye nakledilmesi AA tarafından görüntülendi.

ESERLER 31 MART'TAN İTİBAREN ANTALYA MÜZESİ'NDE SERGİLENECEK

Burdur, Konya, Şanlıurfa, Çanakkale, Manisa, Antalya gibi Türkiye'nin farklı bölgelerine ait 12 değerli tarihi eser, restorasyon çalışmalarının ardından Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy'un katılımıyla 31 Mart'ta yapılacak törenle kamuoyuyla paylaşılacak ve Antalya Müzesi'nde sergilenmeye başlanacak.

BUBON ANTİK KENTİ Bubon (Boubon) , Burdur ilinin Gölhiser ilçesine bağlı İbecik köyünde yer alan Likya antik kentidir. Likya coğrafyasının Balbura ve Kibyra ile birlikte en kuzeyini oluşturur. Balbura ve Oinoanda ile birlikte Likya Fedarasyonu'nun üyesi olmuşlardır. Burdur’a 135 km. uzaklıktaki Gölhisar’a bağlı İbecik Köyündedir. Antik Kent, köyün 2,5 km. güneyinde yükselen Dikmen Tepe üzerinde yer alır. Tarihçesi hakkında çok sınırlı bilgilere sahip olduğumuz Bubon, olasılıkla M. Ö.190 yılında Araxa’nın müttefiki olarak bir savaşa girmiştir. M. Ö.145-140 yılları arasında Tiran Moagetes’in oğlu demokrasiyi yeniden getirmiştir. Murena tarafından 1. Mithridates Savaşı sırasında kurulan Oinoanda (İncealiler), Balboura (Çöl Kayığı) ile Kibyra (Gölhisar) Tetrapolisi’ne (4 Kent Birliğine) girmiştir. Sonra Boubon diğer tetrapolis şehirleri ile Lykia’ya geçmiştir. Lykia ancak Claudius zamanında 43 yılında Roma eyaleti olmuştur. Boubon Antik Kentinde Hellenistik devire kadar inen kalıntılar ile birlikte Roma Çağı kalıntıları ayakta durmaktadır. Tiyatrosu, tapınakları, agorası, şehir surları, gimnazyumu ve diğer yapıları ile ilk çağı önemli bir antik kentini oluşturmaktadır. 1 960 ve 67 yılları arasında yoğun bir şekilde kaçak kazılar yapılmıştır. Bu kazılar, örenyerini delik deşik etmiş ve perişan bir duruma getirmiştir. Kaçırma safhasında yakalanmış olan bronz bir heykel 1990-1991 ve 1993 yılında bu antik kentte gerçekleştirdikleri kurtarma kazıları buradan kaçırılan eserleri öz yerinin tespit edilerek ispatına yönelik çalışmalar olmuştur. İlk çalışmalar sonucunda Sebasteion denilen imparator kültü mekanında, üzerinde ayak izleri duran yazıtlı heykel kaideleri bulunmuştur. Kaçakçılar tarafından kaçırılan ve dünyanın dört bir bucağına savrulmuş, dağınık vaziyetteki tüm heykellerin toplanarak kendi binası içinde yazıtlı kaidelerinin üzerinde yer alması çabası ise sürmektedir.

Bronz Heykeller ve Jale İnan

Prof. Dr. Jale İnan, 1973-1974 akademik yılında ikinci defa misafir üye seçilerek gittiği “Princeton The Institute for Advanced Study”de bilimsel çalışmalarını sürdürürken, Türkiye’den gitme, doğal ölçülerden büyük bir düzineye yakın bronz heykelin Amerika’da çeşitli koleksiyonlarda sergilendiğini haber alır. 1967 yılında Amerika'da ortaya çıkan önemli bölümü üstün sanat kalitesi gösteren tam heykel, torso, baş ve fragmanlardan oluşan bu büyük bir bronz heykel grubunun Türkiye’de Pisidia bölgesinden Kremna’daki bir Sebasteion binasında bulunduğundan söz edilmektedir. 1967 yılında Boston’da düzenlenen Amerikan Arkeoloji Enstitüsü'nün yıllık toplantısındaki konuşmasında C. Vermeule ilk kez arkeologların dikkatini bu eserler üzerine çekmiştir. Bu heykellerin Anadolu’nun güney-batısında yapılan bir kazıda bulunduğunu ancak buluntu yerinin kesin olarak bilinmediğini öne sürmüştür. O tarihten itibaren de bu heykellerin antik Pisidia bölgesinin Kremna kentindeki bir Sebasteion binasından geldiği söylenmeye başlanmıştır. Jale İnan 1970-73 yılları arasında Kremna’da kurtarma kazısı yapmıştır. Bu kazının amacı ören yerinin yakınındaki Çamlık köylülerinin kaçak kazılar sonucu elde ettikleri ve müzeye teslim ettikleri mermer heykellere ait parçaları aramak ve Kremna'yı kaçak kazıcıların tahribatından kurtarmaktır. Bu heykellerin resimlerini toplayan Jale İnan, daha önce Kremna’da (Bucak-Burdur) gerçekleştirdiği kurtarma kazısı sırasında tanıdığı köylülerle kurduğu diyalog ve sit alanındaki incelemesi sonucu, heykellerin Kremna’da bulunmadıklarını kolaylıkla tespit eder. Ancak bu arada Burdur Müzesinde bulunan ve kaçırılan heykellere çok benzeyen diğer bir torso dikkatini çeker.

Heykelin antik Boubon ören yerinde kaçak kazılar sonucu bulunarak müsadere yoluyla müzeye girdiğini öğrenir. Müsadere 13.Mayıs.l967'de Boubon'da gerçekleştirilmiştir. Bunun üzerine Müze Müdürlüğü, o zaman asistan olan Mehmet Yılmaz'ı bu torsonun çıktığı binada başka eserlerin de olup olmadığını saptamak amacıyla, kazı yapmakla görevlendirmiştir. Jale Hanım, torsonun buluntu yerini öğrenince konuyu daha yakından takip etmeye başlar. Dönemin Müze Müdürü Kayhan Dörtlük’ün gösterdiği Mehmet Yılmaz'ın Boubon’da yaptığı günlük kazı ile ilgili raporunu inceledikten sonra da Boubon’daki ören yerini ziyaret eder. Erozyon ve kaçak kazılar sonucu tümden örtülen yapı, 1990 yılında, Kültür Bakanlığı Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü adına, Burdur Müzesi Müdürlüğü denetiminde, Jale İnan’ın bilimsel başkanlığı ve sorumluluğunda 11 gün (20 Haziran-l Temmuz) süren kazı sonucu tümüyle meydana çıkarılmıştır.

Bronz başın torsoya ait olup olmadığını gösteren deney Septimus Severus torsosuna ait baş

Antik Boubon kentine ait kalıntılar Burdur ili, Gölhisar ilçesine bağlı İbecik köyünün 2.5 kilometre güneyindeki Dikmen Tepe üzerinde yer almaktadır. O dönemde köyden tepenin eteğine kadar araba ile gidilebilmekte ancak buradan yukarı kalıntıların olduğu kesime dik patikalardan tırmanılarak ulaşılmaktadır. Özellikle 1960 yıllarında yapılan kaçak kazılar ören yerini delik deşik etmiş ve perişan bir duruma getirmiştir. Ören yerindeki kalıntılar içinde tiyatro, agora ve sebasteion yapılarının dışında tanımlanabilecek bina kalıntısı pek görülmemektedir.Bu sırada görüştüğü İbecik köylüleri de bizzat katıldıkları Dikmen Tepe’deki (Boubon) kaçak kazılarda çıkan bronz heykellere ait birçok baş, kol, bacak parçalarının nasıl bulunduğunu anlatırlar. Bu açıklamalar ve Mehmet Yılmaz'ın mekânın kuzey ve doğu postamentleri ile batı duvarı önündeki kaideler üzerinde meydana çıkardığı yazıtlar Jale İnan’a 1967’de Amerika'da görünen bronz heykel grubunu arasında daha sonra kanıtlayacağı sıkı bağlar kurmasına neden olur.

Özellikle bu heykel grubuna ait biri Caracalla’yı genç, diğeri olgun yaşta gösteren iki portre başıyla bağlantılı olarak Boubon’daki mekândaki iki yazıtta paralellerini bulur. 198-211 yıllarına tarihlenen yazıt genç Caracalla heykeline aittir. 211-217 yıllarına tarihlenen diğer yazıt ise olgun Caracalla heykeline aittir. Diğer bir yazıt, Septimius Severus’a ait bir heykelin de bulunduğuna işaret etmektedir. Bu heykelin başı Kopenhag'da Ny Carisberg Glyptothek'te, torsosu ise New York'ta Edward H. Merrin Gallery'de bulunmaktadır. Böylece Burdur Müzesindeki heykelin bulunduğu mekânda üzerlerinde imparator isimleri yazılı kaideler ile Amerika’ya kaçırılmış heykeller arasındaki bilimsel bağlantıları kuran Jale İnan, eserlerin Boubon’dan kaçırılmış olduğunu ortaya koymuştur.

Bu araştırmalarını kapsamlı bir makale halinde Istanbuler Mitteilungen (1977)’de yayımlamıştır. Ayrıca İbecik köylüleriyle kurduğu temasta köylülere bu heykellerin fotoğraflarını gösterince onlar da kaçak kazıda çıkartılan bu heykelleri tanırlar. Böylece kaçakçılık kesin olarak ispatlamış olur. Kendisi de 1990 yılı yazında Boubon’da gerçekleştirdiği bir kazıyla heykellerin yer aldığı Sebasteion’u gün ışığına çıkarmış ve söz konusu heykellerin Boubon antik kentinden kaçırıldığını şüpheye yer vermeyecek şekilde bilimsel olarak kanıtlamıştır.

Boubon’da yaptığı kazı sonrasında Jale Hanım yanı sıra özellikle Özgen Acar kanalı ile eline geçen İbecikli kaçakçının tuttuğu günlükteki bilgilerle konuyu tekrar ele almıştır. Özellikle Sebasteionlar - imparator kültü ve özellikle Boubon Sebasteionu bronz heykelleri üzerine yapılan araştırma ve yayınların yeni verilerini de göz önüne alarak ayrıntılı bir şekilde kaleme aldığı Boubon Sebasteionu ve Heykelleri Üzerine Son Araştırmalar kitabı ise 1994 yılında Arkeoloji ve Sanat Yayınları tarafından yayınlanmıştır. Roma Dönemi arkeolojisinde içinde iki yüzyıllık bir silsileyi takip eden heykelleriyle böyle geniş kapsamlı bir Sebasteion’a bulunduğu güne kadar rastlanmamıştır. İçindeki in situ bulgularla Boubon Sebasteion’un kazısı arkeologlar tarafından bilimsel bir şekilde yapılıp yayınlanabilseydi bu ülkemiz arkeolojisi için tarihe geçecek çok önemli keşiflerden biri olurdu. Defineciler tarafından yağmalanarak yurtdışına kaçırılan Boubon Sebasteion’u bronz heykellerinin bulundukları ülkelerden geri alınarak bir müze binası içinde özel olarak özgün mimarisinde düzenlenecek bir mekanda kendi yazıtlarının üzerinde yer alması Türkiye arkeolojisi ve müzeciliği açısından yerine getirilmesi gereken bir görevdir.

Kaynak: HABER MERKEZİ