Diyabet rahatsızlığı ile ilgili olarak genel bilgi ve beslenme eğitimi üzerine konuşan Diyetisyen Şule Mutlu Çakır, aynı zamanda Burdurluların yeme alışkanlıklarına ve yapılması gerekenlere de değindi.
Diyabet hastalığını tanımak isteyenler için temel tanımlardan söze başlayan Dyt. Çakır, “Diyabet vücudumuzdaki pankreas organından salgılanan insülin hormonunun vücutla etkileşiminin iyi olmaması sonucunda ortaya çıkan bir rahatsızlıktır. Tip-1 ve Tip-2 olarak iki türü vardır. Tip-1 daha çok genetik olan insülin hormonunun salgılanmadığı, Tip-2 de daha çok çevresel faktörler ve yaşam tarzına göre ortaya çıkan türdür. Tip-2 diyabet beslenmeyle bağlantılıdır. Toplum içerisinde karşılaşılan insülin direnci ise daha çok diyabet öncesindir. Biz bunun hesaplamasını yapıyoruz: bunun formülü “İnsülin*açlık kan şekeri/405”tir. Bu hesaplama sonucu çıkan değerin 2,5 üzerinde olması, kişinin insülin direnci olduğunu gösterir. Bu kişilere pre-diyabet diyebiliriz. Diyabet hastası olan kişilerdeki fonksiyonlarla aynı fonksiyonları gösterirler. Bu da kilo vermeyi zorlaştıran bir etkendir. İnsülin direnci olan biri kötü besleniyor demektir, kilo vermesi ne kadar zorsa kilo almaya da o kadar yatkındırlar.” ifadeleri ile temel terimlere değinerek açıklamalarda bulundu.
Dyt. Şule Mutlu Çakır, beslenme eğitimi ile ilgili olarak toplum bilincinin artırılmasına yönelik çalışmaların kısıtlı olduğunu vurgularken, “Bizler gibi özel danışmanlıklar haricinde normalde bazı hastanelerde beslenme ile ilgili olarak eğitimler veriliyor. Ama genelleme yapacak olursak, diyetisyenler bu konuda en uzman kişiler. Beslenme ile ilgili olarak hizmet veren bizim gibi özel yerlerde, örneğin ben kendi adıma, karbonhidrat sayımını öğretiyoruz. Bunun mantığı şudur: Örneğin kişi insülin kullanıyor. İnsülin vurulduğunda, bunun dozu ve kan şekeri ne kadar düşer gibi dengeleri sağlamak için ne kadar karbonhidrat alması gerektiği ile ilgili eğitimler veriyoruz. Maalesef bu eğitim her yerde olmuyor, kişiler buna daha çok özellerde ulaşabiliyor.” sözleriyle doğru beslenmeyi öğrenmenin önemine değindi.
Diyabet hastalarının ne yapmaları gerektiği konusunda konulan Dyt. Şule Mutlu Çakır, yapılması gerekenleri, “Diyabet konusunda toplumda belirli bir bilinç var ama yanlış düşünceler de oldukça fazla. Diyabet deyince insanlar direkt ekmeği kesmeleri gerektiği fikrine kapılıyor. Biz ekmeği kesme taraftarı değiliz. Çünkü bizim vücudumuzda temel enerji kaynağımız olarak ilk kullandığımız şey karbonhidratlar. Bunun en temeli de ekmekten geliyor. Ekmeği tamamen kesmemeliyiz, ekmeğin türünü değiştirmeyi öneriyoruz. Tam tahıllı, çavdarlı, kepekli gibi esmer ekmeğe geçmeliyiz. Ekmeği kesmeliyiz düşüncesi yanlış. Bir de toplumda bal, pekmez, tatlıyı, şekeri biraz kestik mi diyabetten kurtulduk gibi bir algı var. Ama mesela sütte bulunan laktoz, meyvede bulunan fruktoz da bir şeker. Tabi ki saf şekere, glukoza göre daha sağlıklı mı, evet. Fakat bunlar da ölçülü tüketilmediği takdirde yine kan şekerini çok yükseltiyor. Diğer bir yanlışa değinecek olursak, özellikle bu taraflarda, bu yörelerde çok var, ara öğün yapalım dendiğinde akla gelen ilk şey meyve oluyor. Meyveyi sade yemek yine kan şekerini arttırır. Bizim istediğimiz meyveyi proteinli bir gıdayla tüketmektir. Örneğin meyvenin yanında bir süt, bir yoğurt veya bir kefir olmalıdır. O zaman kan şekeri daha regüle hale gelir, daha sabit ilerler. Meyveyi tek başına tüketmek kan şekerinde ani yükselmelere ya da ani düşmelere sebep olabiliyor.” sözleri ile aktardı.
Söyleşide diyabete sebep olabilecek ya da birbirleri ile ilintili rahatsızlıklar konusunda doğru beslenme önerilerine öncelik verilirken diyetin hangi koşullarda gerekli olduğu konusunda da, “Diyet denince insanların aklına gelen ilk şey zayıflamak oluyor. Fakat, diyet sadece zayıflamak için gerekli değildir. İnsülin direnci, diyabet, tansiyon, kronik rahatsızlıklar veya irritabl bağırsak sendromu, spastik kolon, ya da temel sebebi insülin direnci olan kadınlarda sıklıkla rastlanan pcos(polikistik over) gibi metabolik hastalıklar için diyet, yani doğru beslenme önemli ve gereklidir. Bunların yanı sıra diyabet gibi rahatsızlıkların temel önlenebilir kıstaslarından bir tanesi de su tüketimi. Çünkü vücutta açlık-tokluk metabolizması ile su metabolizması beyinde çok yakında yerlerde olduğu için kişi az su tükettiği zaman kendini aç hissediyor ve yeme eğilimi içerisine giriyor. Bu da diyabeti tetiklediği gibi diyabet hastası olan birinin de daha çok kan şekeri dengesini bozabiliyor.” cevabı verildi.
Son olarak Burdurluların yeme alışkanlıkları ve diyabete eğilimi üzerine konuşan Diyetisyen Şule Mutlu Çakır, ”Burdur genelinde kıyasladığımız zaman, bizde çok fazla “gün” kavramı var. Bu günlerde kurulan sofralarda porsiyon kavramı ise asla yok. Özellikle bir yere davetliysek sağlıksız öğünlerle sıklıkla karşılaşıyoruz. Özellikle bizde bir Pazar kahvaltısı var… Bakın bence bu Burdur’un en vazgeçilmez tehlikesi! Pazar kahvaltısı denince pastalar, börekler, hamur işleri yığınla sofralarda… Biz şunu da demiyoruz, 7/24 sağlıklı beslenelim demiyoruz haftada bir kendimizi elbette ödüllendirebiliriz. Ama özellikle Burdur’daki Pazar kahvaltısı anlayışı sadece kahvaltıyla kalmıyor. Pazar kahvaltısı, Pazar öğle yemeğine, Pazar akşam yemeğine doğru yayılarak gidiyor. Bununla birlikte egzersiz faaliyetleri de görece az. Yani şöyle evet, Burdur’da hareket etmeye, egzersiz yapmaya yönelik insanlar çok açık. Ama bunu bireysel olarak yapmayı sevmiyorlar. Genelde birlikte gerçekleşen gruplar halindeki spor faaliyetlerine katılım ve talep çok fazla. Bu elbette güzel ama gün sonunda herkesin egzersizi hayatına bireysel olarak da dahil edebiliyor olması önemli.” ifadelerini kullandı.
ÖZEL HABER