Son dönemde iflas ve konkordato yaşayan müteşebbislerin arttığını vurgulayan Yönetim Kurulu Başkanı Yusuf KEYİK: “Bilhassa son yıllarda konkordato ve iflas eden, işletmesini güçlükle idare eden müteşebbislere şahit olmaktayız. Kurumlar Vergisi mükellefi bir işletmeye %25, Gelir Vergisi Mükellefi olan bir işletmeye de %15 ila %40 oranında ortak olduğunuzu düşünün. Bu işletme kâr ettiğinde hisse oranında kâr payınızı alıyorsunuz. Ya zarar ettiğinde? Zararı karşılamaz ve Neden zarar ettiğini sorgulamaz mısınız? İsteriz ki Kurumlar Vergisinde %25, Gelir Vergisi mükelleflerinde %15 ila %40 arasında işletmelere ortak olan devletimizin zarar ettiğimizde de yanımızda görelim” dedi.
DEVLETİ YANINDA HİSSETMEK
Başkan Yusuf KEYİK: “Bir işletme iflastan, konkordatodan evvel Devletine; “Ben bugüne kadar düzenli bir şekilde istihdam ve katma değer oluşturdum, vergimi verdim. Benden kaynaklanmayan sebepler yüzünden şu an zor durumdayım. Gelin benim defterlerimi inceleyin. İnceleme sonunda benim bir kastım yok ise en az ödediğim vergiler kadar bana destek çıkın. Bana uygun kredi verin ki işletmem eskisi gibi istihdam ve katma değer oluştursun.” diyerek, Devleti yanında hissetsin. Ayrıca; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 73. Maddesi “Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, mali gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür. Vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı, maliye politikasının sosyal amacıdır” demektedir. Vergi; Vatandaşın mali gücüne göre adaletli ve dengeli alınması gerektiği Anayasanın ilgili maddesi ile açıkça belirtilmiştir” şeklinde konuştu.
“VERGİYİ TABANA YAYMAK ZORUNDAYIZ, YÜKSEK VERGİ ORANI ÇOK VERGİ TAHSİL ETMEZ”
Yaptığı değerlendirmede Vergi Sistemi hakkında da düşüncelerini aktaran Başkan Yusuf KEYİK: “Öncelikli hedefimiz; kazandırmak, kazandırdığımız gelirin vergisini de adaletli bir şekilde tahsil edilebilmek olmalıdır. Malını satıp, kar ediyor ama alacağını tahsil edemiyorsa, alacağın tahsilatında yasalar da yetersiz kalıyorsa, Mükellef vergi borcunu ödeyemeyecek hale geliyorsa öncelikli olarak sorunlara çözüm bulmamız gerekmektedir.
Çözüm Vergi Affında ve/veya Alacakların Yeniden Yapılandırılmasında aranmamalıdır.
06 Şubat 2001 tarihinde başlayıp bu günlere kadar kamu alacaklarının tahsiline yönelik birçok Yapılandırma ve Vergi Affı ile karşı karşıya geldik. Bu soruna hala bir çözüm bulabilmiş değiliz.
Hatta ve hatta “Vergi Barışı” , “Alacakların Yeniden Yapılandırılması” gibi sıklıkla çıkan kanunlar, tebliğler alacakların tahsiline çare olmaktan öte vergisini düzenli ödeyen mükellef üzerinde de olumsuz bir etki yaptığına şahit olduk.
Sıklıkla söyleyip bir türlü gerçekleştiremediğimiz söylemi hatırlatmak istiyorum; “Vergiyi tabana yaymak zorundayız”
Yüksek vergi oranı, çok vergi tahsil edileceği anlamını taşımamalıdır.
Yüksek verginin yanı sıra yüksek girdi maliyetleri; merdiven altı diye nitelendirdiğimiz kayıt dışı ticari faaliyetleri körüklemektedir. Bu da kayıt dışı kazanç elde edenlerle, kazancını gerçek beyan edenler arasında haksız rekabet oluşmaktadır” diye konuştu.
“İŞLETME SAHİPLERİ YAPTIKLARI TİCARETTEN ZEVK ALAMAZ DURUMDADIR”
Başkan KEYİK; “İşletmelerin büyük kısmı sermaye yetersizliği sebebi ile bankalara borçlu durumdadır. Düşük olan karların büyük kısmı yine bankalara faiz olarak gitmektedir. İşletme sahipleri yaptıkları ticaretten zevk alamaz durumdadır.
· Devlet; işletmelerin İç ve Dış Denetçi ücretlerine KOSGEB aracılığı ile destek vermelidir. Vatandaşın sürekli denetlenen işletmelere olan güveni artırılmalı, mevduatların bankalarda değil, sermayeye dönüştürülmesi teşvik edilmelidir.
· İşletmeler faiz sarmalından, halkın katılımı ile kurtarılmalıdır.
· Gelir Vergisi dilimleri yükseltilip; Vergi oranları düşürülmelidir.
· Kurumlar Vergisi oranları yüksektir. Oranlar ödenebilir hale dönüştürülmelidir.
· Katma Değer Vergisi oranları yüksektir, makul seviyeye çekilmesi gerekir.
· Vergi sisteminde köklü değişiklikler yapılmak sureti ile vergi oranlarının düşürüldüğü, verginin ödenebilir hale getirilip son bir kez kapsamlı vergi affı çıkarılarak işletmelerin aktif ve pasifleri gerçeğe uygun hale getirmeleri sağlanmalıdır. Bundan sonra da bir daha affın çıkmayacağı kesin bir dille ifade edilmeli ve çıkmamalıdır” diyerek talep ve önerilerini özetledi.
MESLEK ORTA OKULLARI VE MESLEK LİSELERİ (SORUN MESLEKSİZLİK)
Meslek okullarının, boşta kalan öğrencilerin gönderildiği kurumlara dönüştüğüne dikkat çeken Başkan Yusuf KEYİK yaptığı değerlendirmenin son bölümünde de: “4306 Sayılı kanun ile 1997-1998 Öğretim yılından itibaren uygulamaya başlayan 5 yıl ilkokul + 3 yıl ortaokul olmak üzere 8 yıllık eğitim anlayışı tabir yerinde ise sanayimize ciddi sekte vurdurmuştur.
Yarının meslek erbapları, yarının ihracatçılarının büyük kısmı bugünün meslek liselerinden mezun olan öğrencilerimizden oluşması gerekirken gelinen nokta da Meslek liselerimiz hiçbir yere yerleşemeyen adeta boşta kalan öğrencilerimizin tercih etmek zorunda kaldıkları okullar halini aldığını görmek bizleri üzmektedir.
· Son günlerde Meslek Orta okullarının açılması bizleri memnun etmiştir. Ama en önemlisi acil olarak Meslek liseleri yeniden tanımlanmalı, bu okulların cazibeleri artırılmalı özendirilmeleri sağlanmalıdır.
· Öğrencilerin en az % 60 gelişen teknolojiye ayak uyduran, yenilenmiş eğitim sistemi ile meslek ortaokulları ve meslek liselerine yönlendirilmesi sağlanmalıdır.
Meslek lisesinden mezun olan bir öğrencinin işsizlik diye bir sorunu yoktur. Sorun Mesleksizlik ve mesleği olamayan lise mezunu bir gencin iş beğenmemesinden kaynaklanmaktadır” dedi.