Eski Ramazan günleri Türkiye’de genellikle büyük bir coşkuyla yaşanırdı. Sokaklarda iftar topunun patlamasıyla birlikte mahallelerde bir hareketlilik başlardı. Herkes birbirine iftarlıklar götürür, komşuluk ilişkileri güçlenirdi. Ramazan pidesi kuyrukları, sahurda davulcuların manileri ve teravih namazlarıyla camilerin dolup taşması… Eski Ramazan günlerinde mahalle kültürü çok daha canlıydı. Özellikle yaz aylarına denk gelen Ramazan’larda iftar vaktine yakın, sokaklarda çocukların neşeli koşuşturması, fırınlardan yükselen sıcak Ramazan pidesi kokusu, her evden yükselen dualar ve hazırlık telaşı Ramazan’ın ruhunu hissettiren en önemli detaylardı.
Teravih Namazlarının Bereketi
Teravih namazları Ramazan gecelerinin en önemli ibadetlerinden biriydi. Camiler tıklım tıklım dolardı, büyükler çocuklarını yanlarına alır, cami avlularında dostlarla sohbet edilirdi. Bazı mahallelerde teravih çıkışında ikramlar yapılır, özellikle güllaç veya lokma tatlısı dağıtılırdı. Çocuklar içinse bu namazlar, cami avlusunda oynanan küçük oyunlarla daha da keyifli hale gelirdi. Yan yana saf duran çocuklar birkaç rekat namazın ardından birbirilerini dürtüp kıkırdaşmaya başlardı bile. Camide büyüklerden arta kalan alanlarda koşuşturulur, bu şamata yüzünden bazılarından rekat aralarında homurtular yükselirdi.
Sahur Davulcularının Manileri
Sahur vakti geldiğinde, Ramazan davulcuları sokaklarda dolaşarak insanları uyandırırdı. Ancak sadece davul çalmakla kalmaz, her mahallenin davulcusu kendine özgü maniler söylerdi.
“On bir ayın sultanı geldi hoş geldi,
Oruç tutan kullara müjdeyle geldi!”
Bu maniler geceye ayrı bir neşe katar, sahurun vazgeçilmez bir parçası olurdu. Davulun sesini üç sokak öteden duyan çocuklar babalarını da alır cama koşardı. Eve gelen davulcuya beşer lira bahşiş bırakmak için can atılırdı.
Ramazan Eğlenceleri ve Mahalle Gelenekleri
Özellikle büyük şehirlerde, eski Ramazan gecelerinde Karagöz-Hacivat gösterileri, meddah anlatıları ve ortaoyunları büyük ilgi görürdü. İnsanlar iftar sonrası bu gösterilere katılarak hem eğlenir hem de Ramazan’ın manevi atmosferini paylaşırdı. Ramazan şenlikleri denirdi bir zamanlar… Ramazan geldi mi akşamına da şenlik var demekti. Sokak satıcıları helva, macun, şerbet gibi geleneksel tatları sunar, çocuklar pamuk şeker ve şıralar alarak Ramazan’ın keyfini yaşardı. Şimdilerde Ramazan ayı birçoğumuzun içinde eskiye özlem oldu.
Ahir zaman bu ya, artık ne zamanın, ne komşulukların, ne de muhabbetin kıymeti kaldı… Birbirimize iftara bile gitmez olduk farkında mısınız? Sahurda en yakın arkadaşı, komşuyu, aileyi uyandırmak için aramak, ev telefonları ile birlikte tedavülden kalktı artık. Çocuklarımız ne birbirleri ile arkadaşlık etmeyi biliyor artık Ramazan aylarını şenlendirmek için ne de biz eski tadını korumak için gayret ediyoruz. Modern zaman bizi fazlasıyla bireyselleştirdi, biz iman edenler inancımızın güzelliklerini, bir olamanın birlikte olmanın faziletini geçmiş zamanda bir gün sandığa kaldırdık ve kaldırdığımız o sandığın da nerede olduğunu artık bilmiyoruz.
"On bir ayın sultanı geldi…geldi de hoş mu geldi bilinmez…
Oruç tutan kullar bu gidişle inşallah bir gün orucu da kendine küstürmez…"