Hidrobiyolog Dr. Erol Kesici, ABD Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesinin (NASA) "Mars'ta yaşamı arama" çalışmalarına araştırmalarıyla katkı sunan bilim insanlarının, Salda Gölü’ndeki çalışmalarının ardından YENİ GÜN MEDYA okurları için değerlendirme yaptı.

ABD Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesinin (NASA) "Mars'ta yaşamı arama" çalışmalarına araştırmalarıyla katkı sunan bilim insanları, Salda Gölü’ndeki çalışmalarını sürdürüyor. İstanbul Teknik Üniversitesinden Prof. Dr. Nurgül Balcı ve Kaliforniya Üniversitesinden Prof. Dr. Timothy Lyons'un içinde yer aldığı bilim insanlarından oluşan araştırma grubu, Salda Gölü'ne gelerek bilimsel araştırmalar için koruma altına alınan Beyaz Adalar Bölgesi'nde incelemede bulunmuştu.

Medyaya yansıyan inceleme haberinin ardından Hidrobiyolog Dr. Erol Kesici, açıklamalarda bulundu.

YILLARDIR BİLİNEN HAVZADAKİ SULARI BÖLEREK KURUTAN ÇOK SAYIDAKİ BARAJ ve GÖLLETLERE YENİLERİNİN EKLENMESİDİR...”

Kesici şunları söyledi;

“PEŞİNİN BIRAKILMAMASI” GEREKEN! Önemli çalışma ama bilinenlerin tekrarı, bizim bölgemiz bilim insanlarının yapmış araştırma sonuçlarından farklı bir şey yok... Göl aynı, oluşum belli. Esas yapılması gereken, daha önceleri üzerinde sürekli durduğumuz ve dikkat edilmesi gereken konu SALDA GÖLÜ'NÜN AŞIRI KULLANIM VE ALINMAYAN BİLİMSEL ÖNLEMLER NEDENİYLE AŞIRI ŞEKİLDE KİRLENMESİ. SU KALİTESİNDEKİ AŞIRI DEĞİŞİM, AZALAN BİYOLOJİK ÇEŞİTLİLİĞİ... Bunun üzerine bilinen, önerdiğimiz (2013 yılı bakanlık çalışmamız Salda Gölü Havzası) hususların çok azı yerine getirildi. ARTAN VERİLER KONUSUNA GELİNCE, artan şey giderek yok oluştur. Artan şey NASA da olsa buraya hiçbir yapının yapılmasına izin verilmemesi... Yapıya yol açılmaması... Artan yüzme baskısıyla gölün ender ekosistemindeki ekokrımlardır. Artan şey Salda Gölü'nün "yaşanan kuraklıkla, küresel ısınma bahane edilmesin... Gölü besleyen kaynak, yeraltı sularıdır. Göl ve havzada onbinlerce kuyu var, son zamanlarda sondaj kuyu açılması "adeta teşvik edilmekte!" artan şey havzadaki iklim değişimine neden olan, havzanın mikro klimasını değiştiren aşırı su kullanımı ve de YILLARDIR BİLİNEN HAVZADAKİ SULARI BÖLEREK KURUTAN ÇOK SAYIDAKİ BARAJ ve GÖLLETLERE YENİLERİNİN EKLENMESİDİR... İklim krizini bahane ederek tarımda, su kullanımında, kirletmede değişmeyen tutum ve yöntemlerin hala sürdürülmesi... Ambardaki suyu bitir( sondaj, yapay göl ve de sulak tarımla) sonrada iklim değişimi, küresel ısınma de yok öyle işin içinden kolay kurtulmak.. Otuz yılı aşkın süredir yapmış olduğumuz araştırmaların sonuçlarına ne kadar uyuldu! Önerilerimizin hangisi yanlıştı? Bölge insanınızın bilim gücüne değer veriniz. Hidromanyezitler, güncel olarak da Burdur İli, Yeşilova İlçesinde yer alan Salda Gölü’nde de oluşmaktadır. Mineralizasyonda siyanobakterilerin önemli rol aldığı düşünülmektedir. O nedenle… “PEŞİNİN BIRAKILMAMASI” GEREKEN! Salda Gölü, neden önemli? Dünyanın dışında, dünyaya en yakın gezegen olan Mars’taki yaşam izleri olabilir mi? Mars’taki “kurumuş krater gölünün”, özellikle Salda Gölü’ndeki milyarlarca yıldır süregelen doğal Biyomineralizasyon sonucu oluşan hidromayezitin (sulu manyezit diyajenez (başkalaşmış tortul kayaca dönüşme reaksiyonları) esnasında su kaybetmesiyle manyezite dönüşü. Yaygın olarak toprak, su ve deniz çökeltilerinde görülen canlı organizmaların oluşturduğu tüm ya da kısmi mineralleşme demektir. Canlılar tarafından minerallerin oluşumu olan biyomineralizasyon hemen hemen yeryüzünde yaşayan tüm canlılarda gerçekleşen doğal bir olay olmakla birlikte, her organizma mineral sentezinde farklı mekanizma gerçekleştirir. İlk olarak 3,5 ila 3,8 milyar yıl önce oluştukları tahmin edilen manyezitler, özellikle daha çok mavi-yeşil algler olarak bilinen Cyanobacteria gibi mikroorganizmaların biyofilmleri- su ile temas eden, canlı veya cansız bir yüzeylere yapışarak akıcılığı az, cansız bir sıvı ortamı içerisinde gömülü halde yaşayan organizmaların oluşturduğu toplulukta tortu tanelerinin bir araya gelip yapışması, birikmesi ve donması ile sığ sularda oluşan genişleme eğilimli çökellerdir. Bu reaksiyonların gerçekleşmesinde Salda Gölü’nün, derin deniz çökellerinde okyanusal kabuğun kalıntılarını içeren ve istif (ofiyolitik) kayaçlar üzerinde gelişme gösteren çökellerin, gölün suyunu dışarıya veremeyen kapalı bir sistem özelliğinde olması çökellerin göl içerisinde kalmasını ve suda çözünen kayaçlardan dolayı gölün yüksek baz özelliklerine sahip olması da, göle özgü, sulu manyezitlerin oluşumunda belirleyici olmaktadır. Salda Gölü’nde biyomineralizasyon reaksiyonlarıyla hidromanyezitlerin oluşumu; tektonik dönemlerde oluşan çökellerle, günümüzde gölde yeniden çökelme ile oluşan depolama ürünleri olarak devam ettiği bildirilmektedir.

“Neden bu tür çalışmalarda MAKÜ öne çıkarılmamakta?”

“YAŞAMIN SIRRIYSA” , DOĞAL KALMALI! Salda Gölü, “Yaşamın sırrı Salda Gölü’ndeyse ve de dünyanın gözünün kulağının üzerinde olduğu bir göl olma yolundaysa” , Salda da buna neden olan göldeki hassas reaksiyonların devam edebilmesi için, yıllardır belirtiğimiz gibi göle insanın eli değil gözü değmelidir. Salda Gölü bir kısmının korunması yeterli değildir. Gölün tümü, taş ocağından, yol -yapı yapımından, tarım baskısından, plaj olmaktan vb doğasını etki eden kirlilikten kurtarılması gerekir. Nasa da olsa buraya yapı yapılmasına “asla izin” verilmemelidir. Çünkü, NASA’ya çok yakın olan; Yaklaşık 20 milyar yıl önce bir volkanik patlamanın ardından meydana gelen Meksika sınırları içerisindeki Alchichica (Elçiçika) Lagünü, oluşum bakımından dünyada Salda Gölü’ne benzeyen yerler arasındadır. Hatta o kadar ki lagünün fotoğraflarını herhangi birine gösterseniz Salda Gölü ile ayırt edebilmesi neredeyse imkansız denilmektedir ve NASA için en uygun alandır. Salda Gölü’nde yapılacak araştırma çalışmaları 50 km. kadar uzaklıkta olan ve bu konuda alt yapısı hazır olan Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesinde rahatlıkla yapılabilir. Neden bu tür çalışmalarda MAKÜ öne çıkarılmamakta? Neden gerekli alt yapı eksikliği varsa MAKÜ de geliştirilmemekte? NASA tarafından fonlanan yaklaşık 30 bilim insanının bulunduğu bir araştırma takımının içerisinde MAKÜ; SDÜ, ISUBÜ, Akdeniz Ün. kaç bilim insanı yer almaktadır?. Zira bu bölge üniversiteleri kırkyıldır burada araştırma yapmış ve yapmaktadır.

“PEŞİNİN BIRAKILMAMASI GEREKEN”, SALDA GÖLÜNÜN KAPALI HAVZA OLMASININ NE OLDUĞUNU UNUTMAMAKTIR.”

Salda Gölü’nün kapalı havzada olması suyunu dışarıya vermemesi; göle ulaşan her türlü kirletici, gölün hidrolojik sevesindeki değişim (plaj olarak kullanım sonucu atık-basınç müsilajlaşma, sıcaklık-tarımsal vb. dış kaynaklı atıklar) gölün su kalitesini olumsuz etkileyeceğinden göldeki pH değerinin de farklılaşması, ortamda biyofilm oluşmasını etki ederek, mineralleri çökelme veya tortullaşmasına engel olacaktır. Ayrıca göldeki; fosil kaynaklı ve günümüzde de süren doğal oluşumlu materyallerin olumsuz iklim değişiminden dolayı biyolojik ve kimyasal reaksiyonları gerçekleştirememesi stramatolitlerin aşınma ve erozyon sürecine girmesine de neden olacaktır. Kısacası beyaz adacıklar- sahiller zamanla kararacağı ve yok olacağı unutulmamalıdır. Salda Gölü Havzası doğal haliyle korunmalıdır.

“UNUTULMAMASI GEREKEN; SALDA GÖLÜ’NÜN GEÇMİŞİNİN-KİMLİĞİNİN KORUNMASI/ YOK OLMAMASIDIR!”

Salda Gölü ve Havzası yok olması durumunda bulunduğu bölgeye ait bilgi ve jeolojik bir belgenin kaybolacağı, nadir bulunan, yok olma tehdidi altındaki jeolojik mirasımızdır. Ülkemizde tek ve dünyada ender özelliklere sahip iki yerden biri olan gölün, ekosisteminde nadir türler ve tabii olayların getirdiği seçkin örneklere, el değmemesi gereken biyo mineralizasyon sonucu oluşan bembeyaz hidromanyezitleriyle- “kayalıklarıyla” tarihi süreci aydınlatmaktadır. Salda Gölü; sadece gezi- bilim ve eğitim amaçlarıyla kullanılmak üzere ayrılmış tabiat alanları olarak koruma altına alınmalıdır. Doğada ender bulunan, çoğu kez görsel güzelliği olan Salda Gölü’nün doğal özelliklerinin bozulması-yok olması, aslında yerkürenin geçmişine ait belgelerin- fosil kayıtlarının- yok olması demektir.”

Kaynak: MERAL ÖZTÜRK