Burdur’da düzenlenen engelliler günü etkinliğinde Şehit Hakan Aktürk Özel Eğitim Mesleki Eğitim Merkezi öğrencisi Muharrem Umut Tuncel ‘in annesi Eylem Selcan Tuncel konuşma yaptı. Yaptığı konuşmada engelli aileleri ve çocukların iç dünyasını anlattı. Bundan 10 yıl önce 2013 yılında oğluna yazdığı mektubu konuşmasında paylaşan Tuncel ailelerin çektiği sorunları dile getirdi. Tuncel’in konuşmasının ardından Vali Arslantaş Eylem Selcan Tuncel’i kürsüden inerken duygusal konuşmasından dolayı tebrik etti. " width="560" height="315" frameborder="0" allowfullscreen="allowfullscreen"> Eylem Selcan Tuncel; ’’Her yıl 10 -16 Mayıs tarihleri arasında gerçekleşen “ENGELLİLER HAFTASI” yıl boyunca icra edilen pek çok etkinlik, faaliyet arasında en özel, en anlamlı zaman dilimlerinden birisidir. Hiç olmazsa pek çok engele takılan özel çocuklarımız, engelliler ve aileleri bu hafta sayesinde sorunlarını dile getirebilme, kamuoyunda farkındalık oluşturabilme, çözüm beklentilerimizi aktarabilme fırsatı yakalamaktayız. Zira; bu tür etkinliklerde özel çocukları, onların dünyasını anlamanın yolu özel çocukların ailelerini anlamaktan geçer. Hepimiz, engelli ailelerine yönelmeliyiz, sadece bugünlerde değil, her zaman onlara kulak vermeli, empati yapmalıyız. İşte; bu düşünceden hareketle bundan on sene önce 2013’te asperger sendromu, otizmli oğluma bir mektup yazmıştım, duygularımı kaleme dökmüştüm. Biraz önce değindiğim anlama, empati kültürüne bir nebze de olsa katkı sağlaması adına, bu yazıyı paylaşmak istiyorum. Bu mektubu tüm özel çocukların ailelerine ithaf ediyorum, çünkü onları anlatıyor, bizi yansıtıyor... Eylem Selcan Tuncel’in oğlu Muharrem Umut Tuncel’e yazdığı duygusal mektup; ’’“Canımın içi... Sana bu mektubu, umudumun en tükendiği anda yazıyorum, bi tanem! Kocaman bebeğim, zeytin gözlüm, dünyanın en güzel bakan çocuğu, yaşama sevincim. Biliyorum, sen bu mektubumu okuyamazsın, sana biri okusa da anlayamazsın. Ama ben biliyorum ki; sen annenin, seni ne kadar çok sevdiğini, kalbinin derinliklerinde hissediyorsun. Sen doğmadan birçok hayal kurmuştum. Hatta yirmili yaşlarını bile düşünmüştüm. Şimdi bu hayaller o kadar uzakki, bana ait değiller...  Çünkü; sen halen benim bebeğimsin. Kokun hâlâ bebek gibi, bakışların sanki bir melek, içinde sadece sevgi var... Dünyanın karanlık yüzünü görmemiş, sevgiyle bakan gözlerin, o kadar saf ve temizki... Gözlerimde yaş gördüğünde, susturmak istercesine, ellerini yüzüme koyman, başını masumca koynuma sokman, karşılıksız sevgi var ya; işte bu olmalı...  İnsanlar mutlu olduklarını söylerler, aslında gerçek mutluluğun ne olduğunu bilmezler, yaşadıklarını mutluluk zannederler. Bazen de yaşadıkları acının, dünyadaki en büyük acı olduğunu sanırlar. Çünkü; gerçek, büyük acıyı yaşamamışlardır. Ben, seninle olmanın verdiği huzur ve mutlulukla her gün şükrediyorum. Senin gözlerine bakarak, içimdeki umut çiçeklerini suluyorum. Dallarım bazen kırılsa da; çınar ağacı gibi tazelenip, daha sağlam oluyorum.  Biliyorum, önceleri isyan ettim, özür dilerim. Çaresizliğime yenik düştüm. Günahlara kefarettir, gönüldeki keder, niyet halis olunca, ameller olmaz heder, biraz sabreyle, bak neler göreceksin neler, Mevlam ihmal etmez, imtihan eder... Seninle birlikte o kadar güçlendimki... Beni yaradanımdan başka hiçbir güç yıkamaz. Bazen düşünüyorum, sen olmasan, bu kadar güçlü olur muydum? Çoğu zaman da güçlü görünmeye çalıştım. Yeri geldi, gözyaşlarım ılık ılık aktı içime... Sanki ağladığımı gören olursa, gücüm kaybolacak sandım. Her şeyi içine atarsın da kendini atacak yer bulamazsın kuzucum. Paylaşmanın acıyı azalttığını çok geç anladım. Bazen dile getiremediklerimi, rüyalarımda yaşıyorum. Yapamadığımız konuşmaları, oyunları, okuyamadığımız kitapları rüyalarımda görüyorum.  Uyandığımda gözlerimi tekrar kapatıyorum, belki aynı rüya devam eder diye... Oysa; rüyama geri dönmeme gerek yok, ben zaten her gece aynı rüyayı görüyorum. Belki de uyumayı bu yüzden çok seviyorum. Konuşurken insanların gözüne bakmayı seviyorum, seni sorduklarında  gözlerine bakmadan konuşuyorum. Çünkü; dilimin söyleyemediklerini, içimde gizlediklerimi gözlerimden anlamalarından korkuyorum. Biz büyükler, ‘bir çocuk, iki çocuk büyüttüm’ diye gururla anlatırız. Oysa; ben seninle beraber büyüdüm. Dünyadaki en büyük erdem olan sabrı, seninle öğrendim. İnsanlara bakarken, gözlerinin ardındakini görmeyi, sadece gözlerimle değil, kalbimle bakmayı, senin sayende öğrendim.  Hiçbirimiz fani dünyanın baki kiracıları değiliz. Biliyorumki; cennetin en güzel köşesinde yerin olacak. ‘Güneş gibi parlayan yüzün hep gülsün, gözlerinde yaş olmasın, ömrün anneninki kadar olsun!’  Aslında anneler; ‘benim ömrüm, senin olsun!’ der, ama ben biliyorumki; ‘sen, bensiz olamazsın...’ Çölde kum tanesi, okyanusta su damlası olmak, ama en güzeli; milyonlarca insan arasında senin annen olmak... Sevmekten korkmadan, söylemekten utanmadığımız, mutlu bir dünyada yaşamak dileğiyle... Seni koklayarak öpüyorum, zeytin gözlüm... Seni çok seven Annen....’’  YENİGÜN MEDYA
Editör: TE Bilisim